Okul Öncesi Dönemde Evde Oynanan Oyunlar


Çocukların dışarıda oynamasını zorlaştıran yoğun kış mevsimi, onlara kar oyunları dışında pek fazla seçenek sunmuyor. Okul çağındaki çocuklar günün büyük bir bölümünü okulda geçiriyorlar. Fakat okul öncesi dönemde çocuklar eğer bir kuruma da gitmiyorlarsa evde kapalı kalıp canları sıkılabilir. Bu dönemde çocuğu oyuncaklarla oyalamak ya da televizyona mahkum etmekle sadece günü kurtarmış olursunuz.Oysa zihinsel süreçlerin en hızlı geliştiği bu dönemde çocuk yaratıcı faaliyetlere ihtiyaç duyar. Bedensel, sosyal ve duygusal gelişimine katkıda bulunacak zemin arar. Anne ya da evde çocuğun bakımından sorumlu olan kişi, ev işlerinden biraz zaman ayırıp, çocuğun oyun zamanlarını planlamalıdır. Tıpkı beslenme, uyku gibi diğer ihtiyaçları arasında oyun da önceliğini korumalıdır.
Bu oyunlara örnek oluşturabilecek en güzel oyun evciliktir. Çocuk oyunda içinde bulunduğu durumu kurgular ya da olmak istediği role bürünür. İç gerilimi azalırken, hayalgücü artar. Kelime hazinesinin artması ve konuşmasının daha akıcı hale gelmesi için resimli hikayelerden okunması ve anlattırılması önemlidir. Ayrıca kelimelerin hangi sesle başladığına dikkat çekmek, belli bir ses verip onunla başlayan isim, renk, meyve, hayvan, çiçek, etrafında bulunan bir eşya bulması gibi bir oyuna dönüştürülebilir.
Ritm duygusunun gelişmesi için basit müzik aletleri oluşturabilirsiniz. Kısa sözlü, hareketli şarkılar ezberletebilirsiniz. Mutfak faaliyetlerine yardımcı olmasına izin verin ki siz meşgulken sıkılmasın. Kalem tutmayı ve kontrol etmeyi öğrenmesi açısından boya kitapları işe yarayabilir. Fakat en önemlisi çocuğun kendi yaptığı resmi, istediği renge özgürce boyamasıdır. Kağıt katlama, kesme, yapıştırma gibi etkinlikler kış günleri için imdadınıza yetişebilir. Odasına asacağınız küçük bir panoda bu eserleri sergilerseniz motivasyonunu da arttımış olursunuz.
Bazen sizler de çocukluğunuza dönmek isterseniz körebe, köşe kapmaca, ebecilik, beştaş gibi mekan algısını güçlendiren geleneksel oyunları çocuğunuza öğretebilir, birlikte hoşça zaman geçirebilirsiniz.
Bilgisayar Oyunlarının Çocuklar Üzerindeki Olumsuz Etkileri


‘’Oyun, çocukların temel ihtiyaçlarından biridir’’ denilebilecek kadar önemlidir. Oyunla çocuk kendini geliştirir ve geleceğe hazırlar. Neşelenir, mutlu olur. Kendisini ve çevresini tanımaya yardımcı olur. Çevre ile iletişimini sağlar, sosyalleşmesine doğrudan etkide bulunur. Toplumsal kuralların en iyi öğrenildiği ortamdır, oyun… Çocuk, duygularını en iyi şekilde ifade etme olanağı bulur, haz da duyar; isteklerini gerçekleştiremez, beklediği sonuca ulaşamazsa üzüntü de yaşayabilir. Oyun, çocuğu bedensel, psikomotor yönden geliştirir. Bilişsel gelişimi en iyi şekilde destekler. Dilin kullanımı ve sözcük hazinesini geliştirir.
Yukarıda saydıklarımız, bilgisayar oyunlarının dışında olan oyunlardan sağlanan yararların bir kısmıdır. Günümüz çocuklarının en büyük tutkusu artık bilgisayar oyunlarıdır.
Bilgisayar oyunları, hemen bağımlılık haline geliveren oyunlardır. Oyunlarda –kazanma – en fazla güdüleyen etkenlerin başında gelmektedir. Kazanma ve başarı hissi doyurulunca insanlara mutluluk verir. Çocuklar, bunu zorlanmadan en iyi şekilde bilgisayar oyunları ile sağlamaktadırlar. Sadece parmak hareketleri ile isteklerini elde edebilmekte; el-göz koordinasyonu ile sonuca ulaşabilmektedirler. Bu oyunlar, şans oyunlarına düşkünlükte hazırlayıcı rol oynamakta ve gelecek için çocuklara iyi yön vermemektedir.
Ekran karşısında zamanın nasıl geçtiğini anlamamakta, hatta temel ihtiyaçlarını ötelemekte, farkına bile varmamakta, acıkma hissini bile yaşamamaktadırlar. Bilgisayar oyunlarının bağlayıcı özelliğinden dolayı, uzun süreli olarak aynı pozisyonda oturma ya da ergonomik olmayan oturma biçimiyle boyun, omuz, bel, sırt kasları olumsuz etkilenmekte, omurga sorunlarına neden olmaktadır. Küçük kaslar- el, parmak kasları ve bilek de olumsuz etkilenerek, sinir sıkışmasıyla, karpal tünel sendromu denilen rahatsızlığa sebep olmaktadır. Günümüzde çocuklar neredeyse 3 yaşlarında bilgisayar oyunlarına başlıyorlar. Bu nedenle ileriye dönük önemli sağlık problemlerinin de erken şekilde yaşanması beklenmektedir. Günümüzde ileri yaşlarda yaşanan sağlık sorunları, iş hayatını etkiler duruma gelip, verimliliği de düşürecektir.
Ekranla yakın mesafe ve uzun süreli kullanım sonucu vücut uzun vadede radyasyon alımından olumsuz etkilenmektedir. Bilgisayar oyunları gözlerde kuruluğa sebep olmakta, ihtiyaç dışı ekran ışığına bakarak gözleri yormaktadır. Ekranda hareketlerin takibi, gözlerde aşırı hareketlilik, yaşanan stres başağrılarına sebep olmaktadır. Çocukların ilerideki hayatlarında iş için bilgisayar kullanma aktivitesi olumsuz etkilecektir. Çocuklar, evde ailelerinden kopmakta, ortak paylaşımlar, iletişim yok olmaktadır. Hatta bazı evlerde ebeveynlerde oyun oynamakta; kimse kimseyi görmemekte ve duymamaktadır. Bu iletişimsiz durumla; yaşanan sorunlar, yansıtılamamakta bireyler tek başına kalmaktadırlar. Çözülemeyen küçük sorunlar büyüyerek içinden çıkılamaz hal almaktadır.
Okul çağındaki çocuklar, okuldaki arkadaşlarının da etkisi ile kendilerini oyunlardan haberdar etmek istiyor. Çünkü ertesi gün oyun ve kazanılanlar hakkında konuşabilmek gerekmekte. Bu haliyle bilgisayar oyunları sosyalleşmenin parçası haline geliyor. Bu arada yalnızca oyun karakterleri konuşuluyor. Dil gelişimi olumsuz etkileniyor, sözcük sayısında eksiklik, kendini ifade etmede yetersizlik dikkati çekiyor. Artık, çocuklar sokakta oynamak isteseler bile kendileriyle oynayacak kimseyi bulamıyorlar.
Eğitim hayatı devam eden öğrenciler için bilgisayar oyunları tam bir çeldirici oluyor. Zaman gereksiz uğraşlarla akıp gidiyor. Günü planlı bir şekilde geçiremeyen öğrenci, uzun sürelerini ekran karşısında tükettiği için yeteri kadar dinlenememekte. Uykusunu derinleştiremediğinden yarar sağlayamamaktadır. Ertesi gün okula gittiğinde dersleri takip edememekte ve dikkat eksikliği yaşamaktadır. Bunun dışında bilgisayar oyunları sürekli öldürme ve yok etme üzerine oyunlar olup, ciddi şekilde psikolojik rahatsızlık yaratmakta, ahlaki değer yargıları büyük ölçüde zarar görmektedir. Genel anlamı ile stres ve gerginlik yaratan oyunlar ilgi çekmekte bu durumda çocuklarda sinirlilik yaratmaktadır.
Oyunları sınırlamak isteyen ebeveyn ile çocuk arasındaki ilişkiler bozulmakta, ailede gerginliğe neden olmaktadır. Çocuklar, bilgisayar oyunlarındaki karakterlerle özdeşleşmekte; olumsuz özdeşleşme vurucu, kırıcı, zarar verici davranışlara neden olmaktadır. Çocuklar, kendilerine dayatılan karakterlerin düşünce yapısına sahip olmakta; kendileri edebi, felsefi herhangi bir düşünce üretememektedirler. Bu da zihinsel tembellik demektir ki toplumların geleceği üreten, düşünen, sağlıklı bireylerin varlığı ile mümkündür.
Uzmanlarımız
Çocuk Ve Ergenlerde Görülen Problemler


Artükilasyon Bozuklugu: Çcocuğun kelimeleri yanlış telaffuz etmesi ÖRNEK: Araba yerine ayaba kelimesinin söylemesi Kekemelik: Rtim bozukluğu olarak ta tanımlanır. Birincil ve İkincil olmak üzere 2 ye ayrılır. Kekemelikte takılmalar çok az olabildiği gibi çok fazlada olabilmektedir.Kİşi konuşurken başladığı bir cümleyi bitiremez burada nefesin yanlış kullanımı söz konusudur.Kekemeliğin en önemli sebebi psikolojik sebeblerdir.
Yalan Davranışı: 2 tür yalan vardır. sözde yalan bu yalan türü geçici dir ilk çocukluk döneminde görülür.
Patolojik yalan üzerinde durulması gereken bir yalan türüdür.Özellikle son çocukluk dönemi ve ergenlik te görülür yalan alışkanlık haline gelmiştir.
Çalma Davranışı: 8 yaşından önce çocuklarda çalma davranışından söz edemeyiz çocuklar 8 yaş öncesi başkalarına ait eşyaları alabilirler bunu biz çalma olarak adlandıramayız.Çünkü 8 yaşından önce mülkiyet kavramı henüz tam olarak gelişmemiştir.
Söz Dinlememe: Bu çocuklar genellikle her istedikleri yapılan çocuklardır. Bu sebeble tatminsiz olurlar hırçın ve söz dinlemezler.
Korku Kaygı: Çocuklar da özellikle sıfır yedi yaş arasında çeşitli korkuları var dır.ÖRNEĞİN:Karanlık bunlar doğaldır fakat sıklık ve şiddeti fazla ise ozaman bunun üzerinde durulması gerekiir.
Sınav Kaygısı: Bazı çocuklar sınava girmeden önce ve sınav sırasında çok heyecanlanırlar bu durum onların okul başarılarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu çocukların ailelerinin yaklaşım biçimleri kaygıyı daha çok arttırıcı değil,destek olucu güven verici olmalıdır.
Okul Fobisi: Okul çağına gelmiş çocuğun okula gitmekte zorlanması gitmek istememesi ve bunun sonucunda psikosomotik bazı rahatsızlıkların ortaya çıkma durumudur.
Belirtileri:
- Mide bulantısı ve kusma
- Karın ağrısı
- Baş ağrısı
- Enerjisinin düşmesi
- İştahsızlık
- Kalp çarpıntısı ve soluk almakta güçlük çekme
- Ağlama nöbetleri
- Sınıf içinde duramama
- Hırçınlık
- Uyku sorunun ortaya çıkması
- Alt ıslatma ve kirletme
- Kavgacılık
Nedenleri: Okul fobisi yaşayan çocuklar güven problemi olan ayrılık korkusu yaşayan özellik le anneye aşırıbağımlı olan çocuklardır. kaybetme korkusu içindedirler.Bu çocuklar okul öncesi bir kuruma gitmemiş fazla arkadaşları olmayan yada hiç arkdaşı olmayan paylaşmayı bilmeyen tek başına oyun oynayan kısacası sosyalleşememiş çocuklardır.
Neler Yapılmalıdır: Çocukların okula hazırlanması önemlidir bunun için ailelere iş düşmektedir. Okula başlamadan önce aileler çocuklarına okul hakkında bilgi vermelidir. En önemlisi çocuklarını okul öncesi kurumlara göndermelidir. Okul fobisi uzun sürerse mutlaka bir uzmandan yardım alınmalıdır.
Kavgacılık: Bazı çocuk ve ergenler sorunlarını kavga yoluyla çözmeye çalışırlar kurallara uymazlar otoriteye,anne, babaya karşı gelirler bunun temelinde yanlış iletişim ve eğitim biçimleri gelmektedir. Bu çocukların mutlaka bir uzmana en erken zamanda getirilmeleri gerekmektedir. Yoksa bu çocukalar suç işleme ye adaydırlar.
Hiperaktivite: Bu çocuklar hiç yerinde duramazlar bir masada uzun süre oturamazlar dikkat süreleri çok kısadır. Bu durum onların okul başarılarını etkilemekte her an bir kaza geçirebilme riskleri çok fazla dır. Bu sebebten dolayı uzmanlar tarafından incelenmelidirler.
Alt Islatma Ve Kirletme: Çocuklar iki yaşına geldiği halde tuvalet eğitimini bağımsız olarak kazanmamışlarsa bir sorundan söz etmek mümkün olmaktadır. Bu çocukların fizyolojik ve psikolojik açıdan incelenmeleri gerekmektedir.
Güvensizlik Problemi: Çocuklarda bir buçuk ve üç yedi yaş arası güven yada güvensizlik dönemidir.Bu dönemde çocuklar ailesine ve dış dünyaya ya güvenmeyi yada güvenmemeyi öğrenecektir. Bu sebeble bu yaşlar da ailenin çocuğa yaklaşımı çok önem taşımaktadır.
Kardeş Kıskançlıgı: Kardeş kıskançlığında en önemli faktör yeni bir kardeş geldikten sonra ailenin yaklaşım biçimidir.Aile çocuğuğa çocuğun doğumundan sonra davranışlarını değiştirmemesi gerekir.
Yemek Yememe: Yemek yemek istemeyen çocuklara zorla baskıyla bir şeyler yedirmeye çalışmak çok yanlıştır çünkü çocuğu tamamen yemekten soğutur.
Tikler: İstem dışı tekrarlanan söz ve davranışlar şeklinde tanımlanır bir ruhsal boşalmanın sonucu ortaya çıkarlar
Örnegin:Saç yolma, dudak yeme, kaş ve kirpik yolma, diş gıcırdatma, omuz oynatma(silkme), tırnak yeme, kaş göz oynatma gibi ortaya çıkar.
Okul Başarısızlığı: Okulda verilen eğitim de zorluklar yaşama sınavlarda başarılı olamama algılama zorlukları dikkat sorunları şeklinde kendini gösterir. Bir çok sebebleri olabilir bunlar zihinsel sebebler, psikoojik sebebler,fizyolojik sebebler, çevresel ve ailesel sebeblerdir.
Okul başarısızlığı sürekli tekrarlanıyorsa mutlaka çocuğun bir uzman tarafından görülmesi gerekir.
Bosanmanın Çocuğa Etkisi: Boşanmış ailelerin çocuklarında çocuğun yaşına göre farklı etkilenmeler görülür.Küçük yaştaki çocukalra da özellik le bu boşanmadan kendini suçlu hissetme görülürken ilerki yaşlar da anne ve babayı suçlama ortaya çıkmaktadır.
Bu çocukların okul başarısı düşmekte sosyalleşmekte zorluklar çekmektedirler. Bu konuşlarda bilgi almak çin bir uzmandan yardım almak önemlidir.
Okuldan Kaçma: Bazı çocuklarda bu davranış gözlenmektedir.Bunun altında yatan sebebler araştırılmalı gerekirse bir uzmandan yardım alınmalıdır.
Sık Sorulan Sorular?
1-Soru: Çocuğumuzu hangi durumlarda bir pedagog’a götürmeliyiz?
Cevap: Çocuğunuz uyum ve davranış problemi yaşıyorsa,konuşma problemi varsa, okul fobisi varsa,sınav kaygısı,okul fobisi, alt ıslatma ve kirletme problemi, tik, kekemelik, güvensizlik, öğrenme güçlüğü, algılama, dikkat, hafıza probelmleri,çekingenlik, iletişim, problemleri, kavgacılık, okuldan kaçma, söz dinlememe, kardeş kıskançlığı, otizim,down sendromu, zihinsel gerilik, hiper aktivite, boşanma ve sonucunda ortaya çıkan problemler ve meslek seçimi, okul seçimi, zeka testleri psikolojik değerlendirme konularında bir pedagog dan yardım alabilirsiniz.
2-Soru:Pedagog kaç yaşları arasında çocuklarla çalışır.
Cevap: 0 ve 18 yaşları arasında çocuk ve ergen lerin zihinsel, sosyal, psikolojik sorunları ile ilgili sizlere yardım hizmeti verir.
3-Soru: Çocuğum okulda başarılı olamıyor bunun nedenleri ne olabilir.
Cevap:
- Zihinsel nedenler: Zeka düzeyinin normalin altında doksan’ın altında olması.
- Ailesel nedenler: Ailenin çocukla ilgilenmemesi çocuğa derslerinde kimsenin yardım etmemesi.
- Sosyo ekonomik nedenler: Ailenin ekonomik düzeyinin çok çok düşük olması çocuğun ihtiyaçlarının karşılanamaması okul başarısını etkiler.
- Çevresel nedenler: Çocuğun çevresinde olumsuz arkadaşların olaması çocuğun onları örnek alması.
- Fizyolojik nedenler: Çocuğun sürekli bir hastalığının veya bir özürünün olması.
- Beslenme: Çocuğun dengeli beslenememesi ( protein, karbonhidrat ve vitaminleri )düzenli ve gerektiği kadar alamaması
Çocuklara Hikaye Anlatılırken Dikkat Edilecek Özellikler


Çocuklar, sözcükleri birleştiripte anlam katmaya başladıklarından itibaren hikayelerle ilgilenirler. Yaş özelliklerine göre birkaç cümleden oluşan hikaye kitapları olduğu gibi birkaç karakterden oluşan uzunca hikaye kitapları da vardır. Bunun dışında nesneleri tanıtan 1-2 yaşlar için kitaplarda vardır.
Önemli olan tek faktör değildir. Kitapların özellikleri; resimleri, zemini, yazıları, içeriği ve sunumuyla birlikte düşünülmelidir. Kitapların resim özellikleri yaşa uygun olmalı, küçük yaş guruplarında detaysız, karışık olmayan, kahraman sayısı az, renkler ayırdedici şekilde kullanılmalıdır. Yaş büyüdükçe kahraman sayıları artmalıdır, renkler sayı ve tonlama olarak geliştirilmiş şekilde kullanılmalıdır.
Zemin olarak, banyoda küçük yaş gurupları için hazırlanan, ıslanmayan tarzda kitaplar olabilir, kumaştan hazırlanmış ve kağıttan hazırlanmış zeminler kullanılabilir. Yaş gurubu küçük oldukça, yırtılmaması için kalın bir kağıt zemin kullanılmalıdır. Sayfa sayısı yine yaşla birlikte çoğalır. Sayfada resimlerin ve yazının dengeli ve yaş dikkate alınarak düzenlenmesine dikkat edilmelidir. Kitabın çocuğa anlatılması, okunması da ayrıca önemlidir.
Okulöncesi kurumlarında okurken dikkat edilecek özel durumlar vardır. Ama bir yetişkin tarafından evde okunacaksa okuma zamanı, ilgi çeken zamanı planlama, ses tonunun doğru kullanımı, merak uyandırma, resimleri çocuğa gösterme ya da yalnızca anlatım olarak düşünme gibi planlanmalıdır. Seçilen hikayenin eğlendiriciliği, bilgi verici olması önemlidir.
Minik Böceğin Ayakkabıları
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde mini minnacık, kırmızı renkli bir böcek varmış. Bu çok sevimli böceğin bir-iki-üç-dört-beş-altı tane bacağı varmış. Tam altı tane …
Annesi ona ayakkabı almak istemiş. Gitmişler ayakkabı mağazasına… Bakmışlar ayakkabılar çeşit,çeşit… İçinde pembe, yeşil, mavi, sarı, siyah,mor ayakkabılar doluymuş.
Ayrıca kimisi düğmeli, kimisi ilikli, kimisi de bağlıymış. Annesi ile bizim sevimli böceğimiz ayakkabıları iyice incelemişler. Önce hangi rengi alalım diye düşünmüşler.
Sevimli böceğimiz:
– Anneciğim, ben güneş renginde SARI ayakkabı almak istiyorum demiş. Ben bu rengi istiyorum diye ısrarcı olmuş. Ayaklarını birbirine vurmuş, olduğu yerde zıplamış.
Annesi:
– Yavrucuğum, bak hemen karar verme, diğerlerine de bakalım demiş. Yaprak rengi yeşil ayakkabıya ne dersin demiş.
– Anneciğim, ben zaten yaprağın üzerinde dolaşıyorum. Onun için ayakkabılarımı farkedemem sonra demiş. Annesi bu sefer siyah düğmeli ayakkabıya ne dersin? demiş.
-Anneciğim , ben bu ayakkabıları gözüm zannederim sonra demiş.
Annesi:
– Yavrucuğum, sen çok miniksin, ama benim her gösterdiğime de bir bahane buluyorsun demiş.
Satış görevlisi:
– Bakın burada gökyüzünün renginde mavi ayakkabılarım var. Ne dersiniz? Demiş. Anne ile minik böcek birbirlerine bakmışlar, kocaman siyah gözleri ile…Bu ayakkabılar mavi ve bağcıklıymış.
– Anneciğim, biz uçamayan böcekleriz. Ben bu ayakkabıları giyince kendimi uçuyor gibi hissederim. Ooleeey demiş. Ne güzel bir renk, bu renk beni uçurur demiş.
Sonra ayaklarına bakmış.Birden ümitsizliğe düşmüş,Benim bir tane ayağım yok ki;tam altı tane demiş. Ben ayakkabılarımı nasıl bağlarım? Demiş.
Anne böcek:
-Ben sana öğretirim. Biraz sabırlı olmalısın ve öğrenmek istemelisin demiş. Büyük bir sevinçle bu mavi ayakkabıyı almışlar. Ne dersiniz minik böceğimizin ayakkabısını birlikte bağlayalım mı?
NOT: Hikayenin sonunda çocuklara ayakkabı bağlamayı öğretmeyi planlanladım. Hazırlanmış modeller üzerinde çocuğa öğretilebilir, çocukta öğrenmeye motive eder. Renkler hakkında bilgi vermeyi, bazı davranış kalıplarını öğretmeyi, sayı kavramına destek olmayı planladım. Çocuk edebiyatına uygun olmasada fark yaratmak ve ilgi çekilme amaçlı olarak, girişte masal formu kullandım.
Çocukları Tasarrufa Alıştırmak


Çocukların tasarrufa, yani ekonomiye alıştırılması her dönemde aslında önemli olması gereken bir konudur. Günümüzün koşulları artık bunu zorunluluk haline getirmiştir. Her konuda tüketim boyutlarının zirveye ulaştığı günümüzde acaba çocuğumuz bunu devam ettirebilecek mi?
Çocuğumuzun yarınlarının güven altında olduğunu hiçbirimiz söyleyemeyiz. Ayrıca, bencilce sadece çocuğumuz mu tüketmeli? Dünyamızda aç, susuz hayat yaşayanlar varken… Ekonomistler, dünyada tüketime dayalı bir düzen tercih ettiler. Belki, deneyerek görmek gerekiyordu. Belki de bu kadar değildi ve bizler işin ucunu kaçırdık. Tüketildikçe, üretim ivme kazanıyordu. Ancak, gelecek nesillere nasıl bir dünya bırakacağız, ya da umutlar gittikçe tükeniyor mu?
Dünyadaki doğal kaynaklar yok ediliyor, sular, topraklar, yiyecekler, ormanlar…Çocuklarımıza bazı değerleri öğretmek ve günlük yaşantımızın içine güzelce yerleştirmek gerekiyor. Okulda, erken çocukluk eğitim kurumlarında eğitim, ders olarak veriliyor. Belki uygulamalar da yaptırılıyor, ancak evde devamını yetişkinler getirmeli. Eğitim, evde de pekiştirilmezse bir yanı eksik kalır ve verim elde edilemez.
Burada yetişkinlerin model olması önem kazanmakta. Özellikle anaokulu çağlarında çocuklar, anne-babalarını dikkatle izlerler. Onları taklit ederek büyürler. Evde, kullanılmadığı sürece muslukların kapatılması, bu süre kısa bile olsa önem verilmesi gerekmektedir. Banyo, mutfakta damlayan, ancak önemsenmeyen su giderlerinin en kısa zamanda tamir edilmesi gerekmekte ve çocuğa bu arada fırsat eğitimi verilmelidir. Çocuk, tamirci ile diyalog içinde bile olabilir.
Bunun dışında, kağıt tüketimi fazla olmakta, çeyrek karton, üç-beş satır yazılmış kağıtlar, biraz küçülmüş kurşun kalemler çöpe atılmakta… Hep bu tarz tüketmelerde ormanlara dikkat çekilmeli, kendi olumlu davranışlarımızı söyleyerek çocuğumuza kavratmalıyız.
Ekmek, gerektiği kadar alınmalı, fazla kaldıysa değerlendirilmesini çocuğumuzla birlikte yapmalıyız, yumurtalı ekmek, köfte için hazırlama, tatlı yapma gibi… Küflenmiş ekmek, diğer canlılar için de sağlıklı olmadığı için küflendirmeden değerlendirilmelidir. Islatılarak, kuşlara verilebilir, yine hem hayvan sevgisi hem de değerlendirme açısından düşünülebilir.
Okunmuş kitapların, ihtiyacı olanlara verilmesi, az kullanılmış giysilerin gereken yerlerde ihtiyaç sahiplerine verilmesi gibi konularda çocuğumuzla bir bütün olarak çalışırsak, sosyal sorumluluğa da destek vermiş oluruz. Kendimizde, çocuğumuzda manevi olarak doyum sağlamış olur.
Enerji sarfiyatı ile ilgili “nasıl olsa ödemesini yapabiliyorum” şeklinde düşünmemek ve çocuklarımıza enerjinin olmadığında yaşamımıza etkilerini kavratmak gibi bir misyonumuzun da olduğunu unutmamak gerekir. Üretilen enerji bir takım kayıpları da beraberinde getirmekte… Dünya kaynaklarının tükenmesinden, can kayıplarına kadar uzanan bir süreç izlenmekte olup, küçümsenmeyecek boyutlara ulaşmaktadır.
Küçük yaşlarda öğrenilenlerin kalıcı olduğu ve alışkanlık olarak yerleştiği düşünülürse; tasarrufa gereken önem verilmeli, çocuklarımıza iyi bir model yetişkin olmalıyız.