Çocuğa Düzenli Olmayı Eğlendirerek Öğretin


Birçok aile çocuklarının da kendileri gibi düzenli ve sorumluluk sahibi olmasını ister. Ancak çocukların dünyasında bu durum o kadar kolay ve basit değildir.
Çocuklar bebeklik döneminden çıkıp yetişkinliğe adım atmaya başladıklarında her yeni kurala uyum sağlamakta zorluk çekebilirler. Bu duruma düzensiz ve dağınık olmak da dahildir. Çocuğa düzenli olmayı öğretirken anne ve babaların sabırlı olmaları gerekir. Aksi takdirde çocuk kendine olan güvenini yitirebilir. Düzenli olmak doğuştan kazanılan bir beceri değildir. Düzenli olmanın öğrenilen bir davranış şekli olduğu bilinmeli ve çocuğa verilen tepkilerde de bu durum göz önüne alınmalıdır. Çocuğun düzenli bir yaşam tarzını benimseyebilmesi için ebeveynlerin doğru rol model olması şarttır.
YAŞAM TARZI KİŞİYE ÖZELDİR
Bireylerin sağlıklı, kaliteli ve konforlu bir hayat sürebilmeleri için düzenli bir yaşam tarzı oluşturmaları gerekir. Tabi bu yaşam standartları kişiden kişiye göre farklılıklar gösterebilir. Özellikle çocuklarda bu durum daha karmaşık bir hale dönüşebilir. Söz konusu çocuklar olduğunda sorumluluk bilinci kazandırma, düzenli olmayı öğretme ve kurallara uymayı sağlama gibi durumlarda aileler birtakım sorunlarla karşılaşabilir.
DÜZENLİ OLMAK DOĞUŞTAN GELEN BİR BECERİ DEĞİL
Anne ve babaların çocukları hakkında en çok sorun yaşadıkları konulardan biri düzensiz ve dağınık olmalarıdır. Odasını toplamayan, dolapları her daim karışık olan, okul çantasını vaktinde hazırlamayan ve evin her yerinde kişisel eşyalarını bırakan çocuklar ebeveynlerin sıkıntı yaşamasına sebep olur. Bu durumda da aile ve çocuk arasında iletişim kopuklukları, güven duygusunda azalma, tartışma ve gerginlikler yaşanabilir. Ne yazık ki birçok anne-baba bu konuda çocuklarına gereğinden fazla yüklenerek sert tepki gösterebiliyorlar. Ancak unutulmamalıdır ki düzenli olmak doğuştan kazanılan bir beceri değildir. Aksine düzenli olmanın öğrenilen bir davranış şekli olduğu bilinmeli ve çocuğa verilen tepkilerde de bu durum göz önüne alınmalıdır. Çocuğun düzenli bir yaşam tarzını benimseyebilmesi için ebeveynlerin doğru rol model olması şarttır.
ÖĞRETMEYE KÜÇÜK YAŞLARDA BAŞLAYIN
Çocuğa düzenli olmanın yolları öğretilirken küçük yaşlardan itibaren kurallar anlatılmaya başlanabilir. Çocuk sorumluluk duygusunu ne kadar erken kavramaya başlarsa ilerleyen zamanlarda da her türlü sorunla tek başına mücadele etmeyi öğrenebilir. Çocukluk çağında öğrenilen bilgiler asla unutulmaz, aksine hayat boyu devam eder.
YAŞINA GÖRE SORUMLULUK VERİN
Her yaşın becerileri farklıdır. Bu sebeple çocuğun yapabileceği işler göz önüne alınmalıdır. Çocuğa asla yapamayacağı sorumluluklar verilmemelidir. Aksi takdirde çocuğun gelişimi olumsuz yönde etkilenebilir. Kendisinden bekleneni doğru bir şekilde yapamayan çocuklar öz güvenlerini kaybedebilirler. Çocuğun gelişimini desteklemeyen her sorumluluk hem aileyi hem de çocuğu hayal kırıklığına uğratabilir.
KENDİNE AİT BİR ODASI OLSUN
8 yaşından küçük çocuklara odasını nasıl toplayacağı öğretilirken onu bu yeni duruma eğlenceli bir oyunla alıştırmak daha faydalı olur. Örneğin oyuncaklarını koyduğu kutuya tek tek kendisinin atması gösterilebilir. Çocuk 5 yaşına geldiğinde kendisine ait bir odasının ya da evde özel bir köşesinin olması sağlanmalıdır. Ve bu mekanın tüm sorumluluğu da kendisine verilmelidir. Özel eşyalarını koyabileceği çekmeceler veya kutular ayarlanmalıdır. Belli zamanlarda da çocukla birlikte oluşturduğu düzen gözden geçirilmelidir.
SERT TEPKİDEN KAÇININ
8-9 yaşındaki çocuklarda ise belli zamanlarda eşyalarını toplamasında yardımcı olunabilir. Tabi bu yardımların belli bir süre sonra azaltması gerekir. Çocuğa yapılan tüm bu yardımlarda aşırıya kaçılmamalıdır. Eğer çocuk yeni öğrendiği bir şeyi yapmakta zorlanıyorsa da asla sert bir tepki verilmemelidir. Böyle bir durumda çocukla birlikte günlük basit planlamalar yapılabilir. Çocuğun kendine ait kurduğu düzene ebeveynlerin saygı göstermesi gerekir. Çocuğu fiziksel ve sözel olarak desteklemek ve yaptıklarını takdir etmek kendisine olan güvenini de kuvvetlendirir.
AYNI ODAYI PAYLAŞAN KARDEŞLERDE DURUM FARKLI
Aynı odayı paylaşmak zorunda kalan çocuklar için durum biraz farklılıklar gösterebilir. Aralarında yaş farkı fazla olan çocuklar düzen konusunda bazı sorunlar yaşayabilir. Özellikle her iki çocuğun seçimleri farklı olacağından odada iki ayrı hava hakim olabilir. Yaşça daha küçük olan çocuk henüz sorumluluk bilincini tam kavrayamadığından odayı dağıtarak ablasını ya da abisini huzursuz edebilir. Böyle bir durumda yaşça büyük olan çocuğun düzeni korunmaya çalışılmalı, küçük olan çocuğa ise odada rahat olabileceği bir alan oluşturulmalıdır. Bir kız ve bir erkek kardeşin aynı odayı paylaşması gerektiğinde ise kız ve erkek çocuk için ayrı yaşam alanı ve düzen bilincini oluşturmak daha fazla özveri isteyebilir. Bu nedenle odayı hazırlamadan önce çocuklara bu durum uygun bir dille anlatılmalı, birbirlerine karşı oldukları sorumluluklar hatırlatılmalıdır. Alınan tüm önlemlere rağmen sorun yaşanıyorsa da bir uzmandan yardım alınabilir.
YOL GÖSTERİCİ OLUN
Çocuklar karşılaştıkları ya da öğrendikleri her yeni duruma karşı çekingen ve tepkisel yaklaşabilirler. Bu gayet normal bir durumdur. Bu sebeple çocuğa yapılan yardımlar sadece eğitim ve yol gösterici amaçlı olmalıdır. Çocuklar bebeklikten çıkıp öz bakım becerilerini kendi başlarına yapmaya başladıklarında sorumluluk almaya başlarlar. Ve zaman geçtikçe kendilerine ait görevleri de yerine getirmeye hazır olurlar.
ERGENLİK DÖNEMİ ÖNEMLİ
Ergenlik döneminde de çocukluk çağında yaşanan bazı sorunlar tekrar edebilir. Çocuk geçici bir dağınıklık dönemi yaşayabilir. Böyle bir durumla karşılaşılırsa çocuğa bu konudaki sorumlulukları hatırlatılmalıdır. Çocuğun odası kesinlikle onun adına toplanmamalıdır. Ergenlik dönemi zorlu bir süreçtir. Çocuk ailesinden ne görürse aynısını beklemeye devam edebilir. Bu nedenle çocukla tartışmadan sakince mevcut durum üzerine kendisiyle konuşulmalıdır.
Çocuklar için on sağlıklı beslenme önerisi


Çocuklarınızı dengeli beslenmeye teşvik etmek her zaman kolay değildir.
Erken yaşta sağlıklı alışkanlıklar geliştirmelerine yardımcı olabilmeniz için işte size on ipucu:
10. Kahvaltı edin
Kahvaltı etmek, sadece bir muz ve bir bardak süt ile bile olsa, güne hızlı bir başlangıç yaptırır ve gün boyu vücudun istikrarlı bir enerji seviyesini korumasını kolaylaştırır.
Çocuklarınızın erken yaşta kahvaltı etme alışkanlığı kazanmalarını sağlayabilirseniz, bu iyi alışkanlık ömür boyu devam eder.
9. Daha sağlıklı atıştırmalıklar seçin
Sizin için de, çocuklarınız için de bir şeyler atıştırmak istediğinizde cipslere veya bisküvilere başvurmak kolaydır, ama genelde bunların besin değerleri düşük, kalorileri ise yüksektir.
Bunun yerine dolaplarınızı meyve, tuzsuz fıstık ve sade yoğurt gibi daha sağlıklı atıştırmalıklar ile doldurmayı deneyin.
8. Su için
Öğünlerde içecek tercihini sudan yana kullanın, meyve sularını ve tatlı içecekleri ara sıra tükettiğiniz ikramlar olarak düşünün.
Meyve suyu değerli besin maddelerine sahiptir ve büyüme süresince aktif olan beden için yüksek enerji sağlasa da, susadıklarında çocuklar ilk olarak şekerle tatlandırılmış içeceklere değil suya başvurmalıdır.
7. Kendi yiyeceklerinizi yetiştirin
Evde sebze ve taze otlar yetiştirmek, çocuklara gıdaların nereden geldiğini öğretmenin ve onları çeşit açısından daha zengin yemeye teşvik etmenin eğlenceli bir yolu olabilir.
Ekilmesine ve toplanmasına yardım etmişlerse brokoliden veya havuçtan en azından bir lokma almaları daha muhtemeldir. Bir bahçeniz yoksa pencere önüne koyacağınız bir kutuda yetiştirme işlemini yapmak da aynı derecede etkili olabilir.
6. Beraber yemek yiyin
Televizyonun karşısında yemek, ofis masanızda öğle yemeğini geçiştirmek ve hareket halindeyken bir şeyler atıştırmak cazip gelebilir.
Çocuklarınızı sizinle birlikte masada düzenli yemeye teşvik edebilirseniz, bu sadece atıştırmayı azaltmakla kalmaz aynı zamanda onlara değerli sosyal beceriler de kazandırır.
5. Mutfakta eğlenin
Yemek yapma aşamasına katıldıklarında, çocukların beslenme konusunda istenen davranışlar sergilemeleri daha muhtemeldir. Çocuklara kendilerine özel önlükler vererek ve mutfakta ufak görevlerde size yardım etmelerine izin vererek bunu eğlenceli hale getirin.
Büyüdükçe ve kendilerine güvenleri arttıkça, haftada bir akşam yemeğini onların hazırlamasına izin verin. Mutfakta çocuk düşüncesi, felakete davetiye gibi geliyorsa onları okul tatillerinde yemek kurslarına kaydettirmeyi düşünebilirsiniz.
4. Yavaşlayın
Yavaş yemek, her yaşta kilo kontrolü için harika bir yöntemdir. Çocuklara, midelerinden beyinlerine doydukları mesajının gitmesinin yaklaşık 20 dakika sürdüğünü göstermenin harika bir yoludur.
Her ne kadar çocukların öğünlerini dakikalar içinde bitirmesi hoşumuza gitse de nasıl yavaşlayacaklarını ve yemeklerini düzgün bir şekilde nasıl çiğneyeceklerini öğrenmeleri son derece önemlidir.
3. Yaratıcı olun
Meyve ve sebzelerdeki tüm canlı renkler, vücudumuz için sağlıklı etkileri olan doğal bitki kimyasallarından gelir. Farklı renklerin farklı etkileri vardır, o nedenle her gün çeşitli renkler tüketmek iyidir.
Çocuklarınıza farklı meyveler ve dutgillerden oluşan renkli atıştırmalıklar sunun veya sebzeleri daha eğlenceli ve heyecan verici gözükecek şekilde ilginç şekillerde doğrayın.
2. Ne zaman duracağını öğrenmek
Her ne kadar çocuklar doyduklarında durma yeteneği ile doğsa da ebeveynler için çocuklarının doğru gıdaları yeterli miktarda tüketip tüketmediklerini anlamak genelde zordur.
Çocuklara karınlarını dinlemelerini ve de kendilerine yedikleri besin miktarı ve kalitesi hakkında “Karnım doydu mu?” veya “Bu ekstra bisküvileri yersem kötü hisseder miyim?” gibi sorular sormalarını öğretmek, onlara doyduğunu hissetme yeteneğini geliştirme fırsatı verir.
1. Vazgeçmeyin
Araştırmalarımız, çoğu bebeğin ve küçük çocuğun yeni bir şeyi sevmeden önce yedi ila on kez denemesi gerektiğini gösteriyor. O nedenle çocuklara yeni veya daha egzotik tatlar sunmaktan çekinmeyin.
Çocukların çeşit açısından zengin beslenmesini sağlamak için iyi bir taktik de onlara yeni şeyler tatmanın, büyümenin bir işareti olduğunu anlatmaktır. Onları alışverişe götürebilir ve zaten sevdikleri bir tat ile birlikte evde sunmak üzere yeni, sağlıklı bir gıda seçmelerine izin verebilirsiniz.
Başarılı Çocuk Yaşam Karşısında Dayanıklı mıdır?


Zirveye çıkmak zordur; ama zor olsa da, zirveye çıkan yani başarılı olan çocuklar yetiştirmek tüm anne-babaların hedefidir. Ebeveynlerin başarı tanımları nedir diye baktığımız zaman genelde başarıyı ders notlarına bakarak ölçtüklerini görüyoruz.
Evet, not bir ölçüdür; ama yeterli bir ölçü değildir. Başarı, aslında birçok özelliğin bileşkesidir. Bu özellikler nelerdir diye sorabilirsiniz.
Çocuğunuzun bu özelliklerin hepsine veya bir kısmına sahip olması onun yaşamdaki zorluklar karşısında dayanıklı olabileceğinin garantisi midir?
Kolaylaştırıcı tarafları olsa da, ne yazık ki değildir. Bu özelliklere sahip olanlar diğerleri ile daha kolay iletişime geçerler. İşbirliğine açık olurlar. Yeni durumlara daha kolay adapte olabilirler, hem kendilerine güvenirler hem de diğerlerinin onlara güveni fazla olur. Popülerdirler; fakat başarılı çocukların çoğunda görülen diğer özellikler stres karşısındaki dirençlerini kırabilir.
Mükemmeliyetçi yapılan bunlardan biridir. Başarılı çocuklar, hep mükemmel olmaları gerektiğini düşünürler. Performanslarının en iyisini gösterme ihtiyaçları, yaptıklarını beğenmeyerek her zaman daha iyisini istemeleri, kendilerini sürekli sınamaları, sorgulama eğilimleri onların ciddi sıkıntı yaşamalarına neden olur. Bu strese dayanamayarak psikolojik anlamda zor dönemler geçirebilirler.
Başarılı çocuklar, genelleme yaparlar. Her alanda her zaman basan gösterebileceklerini düşünürler. Bunu yapamadıkları durumlarda hayal kırıklığına uğrarlar. Ayrıca bir olayın sonucunu ve değerini tek bir davranış ya da göstergeye bağlayarak genelleme yaparlar. Örneğin, bir arkadaşı ile iletişim sorunu yaşıyorsa, asla iyi bir arkadaş olmayacağını düşünerek bu sorunun sonucunu genelleyebilirler.
Başarılı bir çocuğun olumlu ve farklı özelliklerinin sürekli gündeme getirilmesi yani bir nevi “ötekileştirilmeleri” onların yalnız kalmalarına neden olabilmektedir. Biliyoruz ki üstünlük duygusu, aşağılık duygusu kadar zararlı olabilmektedir. Ayrıca sürekli farklı olduklarının vurgulanması sınırları, kuralları zorlayan, istenmeyen bazı davranışlarının ortaya çıkmasına neden olabilir.
Anne-baba tutumları da bu noktada önem kazanmaktadır. Anne-babasından birisinin ya da her ikisinin aşırı derecede eleştirel ve yüksek beklentili ya da aşın korumacı ve bağımsızlığı engelleyici yaklaşımı çocuğun özgüven duygusunu zedelemektedir. Duygusal yönden duyarlılığı yüksek olan başarılı çocuklara yapılan bu tarz suçlama, yargılama ve eleştiriler olumsuz benlik algısını tetikleyerek onların içe kapanma, saldırganlık veya yıkıcı bir kişilik sergilemelerine neden olabilmektedir.
Başarılı çocuklar “her işi başarmalıyım” şeklinde kendilerine baskı yaparken, anne-babaları dahil çevrelerindeki pek çok kişi de onların her konuda başarılı olabileceklerini düşünür. “Her işi başarır!” gibi “abartılı” cümleler duymaları nedeniyle üzerlerinde baskı oluşur ve bu beklentiyi karşılamak için hep basan odaklı olmaları gerekiyormuş gibi hissederler.
Bu baskı, özgüven duygusunu olumsuz yönde etkileyerek kendilerini ortaya koymaktan kaçınmalarına, içedönük ya da tam tersine saldırgan tavırlar göstermelerine neden olabilir.
Başarılı çocuklara özenen, onları kıskanan başka çocuklar olduğunda, bu durum onların zor anlar yaşamalarına neden olur. Aslında kıskançlık duygusu insanın doğasında olan ve her dönem yaşanabilecek bir duygudur; ancak başarılı çocuklar arkadaşları ile kıyaslanırsa ya da başkaları ile kendilerini kıyaslarlarsa, büyük olasılıkla ilişkileri zedelenir. Duygusal olarak zorlanırlar ve arkadaş sayılarında da azalma olabilir.
Dayanıklılığa katkıda bulunan cesaretlendirici ebeveyn tutumlarını çocukları teşvik etmek için mutlaka kullanmalıyız. Fakat sahip oldukları bu ekstra özellikler ve çevre koşullan nedeniyle başarılı çocuklarda destekleyici yaklaşımların kullanımına özellikle daha fazla yer vermeliyiz.
Böylece yaşadıkları zorlukları en aza indirmek, onların stres karşısında baş etme becerilerini geliştirmelerine katkı sağlamak ve onları daha da güçlendirmek mümkün olacaktır.
Peki, başarılı olan çocuğunuzun yaşadıkları zorlukları nasıl giderebilirsiniz veya azaltabilirsiniz?
Her şeyden önce anne-baba olarak çocuğunuzun kendi yaş dönemindeki çocuklardan farklı olmadığım düşünmeniz ve yaptığı hataları gördüğünüzde de çocuk olduğunu unutmamanız gerekiyor. Her alanda her zaman başarı gösteremeyebileceğini kabul etmeniz onun rahatlamasına neden olacaktır.
Her çocuk gibi başarılı çocuklarda sevgiye, anlayışa, anne-babası tarafından kabul edilmeye, ilgiye ve kişisel bağımsızlığa ihtiyaç duyarlar. Bunu mutlu bir aile ortamında, ailevi değerlerinize uygun ve tutarlı davranarak başarabilirsiniz. Onun basanlarım ne abartmak ne de önemsememek yani dengeli bir yaklaşımda bulunmak uygun olacaktır.
Çocuklarda 3T Bağımlılığı!


Teknoloji bağımlılığının çocukları tehdit ettiğini belirten uzmanlar, özellikle yemek yemesi ya da uslu uslu yerinde oturması için çocukların eline tutuşturulan dijital aletlerin en büyük tuzak olduğuna dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Ahmet Yılmaz, 3 T olarak tanımladığı televizyon, tablet ve telefonların çocukları birer bağımlı hale getirdiğini belirterek ebeveynlerin tutum hatalarına dikkat çekti.
Teknoloji bağımlılığının içerisinde internet bağımlılığı, TV ve tablet bilgisayar bağımlılığı sayılabilir. Teknoloji bağımlısı kişiler, bu cihazlarla geçirdikleri zamanla ilgili yalan söyleyebilirler. Uzun zaman teknolojik aletin başında durdukları için fiziksel ağrılar yaşayabilirler. Mahrum kaldıklarında diğer bağımlılıklarda olduğu gibi bir huzursuzluk hissi ve öfke durumu yaşayabilirler. Teknolojik alette zaman geçirmekten dolayı öğün atlayabilirler randevularını ötelerler.
En Yaygın Tablet Bağımlılığı
Ailelerin temin etmekte zorlanmadığı ve ulaşılabilirliği en kolay cihaz olduğu için çocuklarda en sık tablet bağımlılığı görülüyor. Tabletlerde daha çok video ve çizgi film izliyorlar ve en çok da oyun oynuyorlar. Uzmanlar genellikle çocuğun iki yaşına kadar televizyon, telefon ya da internet gibi teknolojik aletleri kullanmasını uygun görmüyor. Daha sonraki yaşlarda belli zaman dilimleri belirlenip o aralıklarda oynaması öneriliyor.
Ailelerin Tutumları Belirleyici Oluyor
Teknoloji bağımlılığının aslında çocukluktan itibaren ailenin gösterdiği tutumla paralel olarak ilerliyor. Aileler çocuklarını yemek yediremediklerinde ve susturamadıklarında kontrol altına almak için teknolojik alet veriyorlar ise çocuk zamanla o alete karşı bir bağımlılık geliştirebiliyor.
Sınırlama Getirilmeli
Bu cihazların kullanımı sınırlandırılarak teknoloji bağımlılığı önlenebilir. Örneğin haftalık bir çizelge hazırlanır, hangi saatlerde gireceği ona göre hesaplanır. Çocukların arkadaşlarıyla internet üzerinden görüşmeleri, zaman geçirmeleri yerine doğal ortamda sosyalleşmesi teşvik edilmeli. İlgi alanları ve yetenekleri doğrultusunda sportif bir faaliyete teşvik edilebilir. Bu şekilde bir düzenleme yapılırsa cihaz çocuğun elinden tamamen alınmış olmaz böylece vereceği tepki önlenir hem de daha sistematik bir şekilde teknolojiyi kullanmayı öğrenir.
Ergenlik Döneminde Bağımlılık Yaşanabiliyor
Ergenlik döneminde teknoloji bağımlılığının da sık görülüyor. Bağımlılığın, kişinin hayatını olumsuz etkilemesi, başta ailesi olmak üzere çevresindekilerle ilişkisinin ve iletişiminin bozulması ve akademik başarısının düşmesiyle sonuçlanan durumlarda tedavi edilmesi gerekebiliyor. Teknoloji bağımlılığı tedavi edilmediğinde kişinin sosyalleşmesi sona erebilir.
Teknoloji Bağımlılığı Tedavi Edilebiliyor
Öncelikli olarak bir psikiyatrik hastalığa eşlik eden aşırı internet kullanımı var mı yok mu önce bu araştırılıyor. Eğer bir psikiyatrik hastalık var ve buna eşlik eden bir aşırı internet kullanımı varsa burada öncelikli olarak psikiyatrik hastalığın tedavisine odaklanıyor daha sonra belki hastadaki iyileşmeyle birlikte internetteki zaman geçirmede azalıyor. Eğer aşırı patolojik bir internet kullanımı varsa burada daha çok internet kullanımına yönelik bir tedavi hedefleniyor buradaki ilaç tedavisinin yanı sıra ilaç olsa da olmasa da mutlaka bilimsel davranış yöntemleriyle birlikte bir terapi ve tedavi yöntemi uygulanıyor.
Beyin gelişiminde ilk dört yaşa dikkat


Çocukluk döneminin ilk yıllarının insan gelişimi için önemli bir dönem olduğunu ve beynin en hızlı bu dönemde geliştiğini belirten Prof. Dr. Nurper Ülküer, yaşamın ilk 4 yılında beyin sinir hücrelerinin saniyede 750-1000 yeni bağlanma yaptığını söyledi. Ülküer, bu bağlanmaların, çocuğun sağlıklı olması ve iyi beslenmesinin yanında, çevresindeki yetişkinlerle olan etkileşimleri, uyaranların zenginliği ile yakından ilişkili olduğunu söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurper Ülküer, çocuk gelişimi çalışmalarının ulusal ve uluslararası platformlarda giderek önem kazandığını belirterek çocuk gelişiminin insani kalkınmanın sosyal ve ekonomik gelişmelerin temelini oluşturduğunu söyledi.
GELİŞİMİN TEMELİNİ ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİ OLUŞTURUYOR
Prof. Dr. Nurper Ülküer, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) 7. genel yorumunda belirtildiği gibi çocukluğun ilk 8 yılını kapsayan erken çocukluk döneminin, insan gelişiminin temelini oluşturduğuna değindi. Prof. Dr. Ülküer, “Bu, çocuğun ve hatta biz yetişkinlerin yaşamımızın daha sonraki evrelerinde gelişmediğimiz anlamına gelmez ama bu yaşların tüm yaşam döngümüzün en belirleyici dönemi olduğunu da vurgular” dedi.
EN HIZLI ÖĞRENME ERKEN ÇOCUKLUKTA GERÇEKLEŞİYOR
İnsan beyninin en hızlı geliştiği dönemin erken çocukluk dönemi olduğunu belirten Prof. Dr. Nurper Ülküer “Beyin normal ağırlığının % 87’sine yaşamın üçüncü yılında ulaşır; yine bu dönemde, beyin en esnek ve uyumlu dönemindedir ve esnekliğinin %50’sini ilk yedi yılda yitirir” diye konuştu.
İLK 4 YILDA ETKİLEŞİM ÖNEMLİ
Prof. Dr. Nurper Ülküer, yaşamın ilk yıllarında beyin sinir hücrelerinin saniyede 750-1000 yeni bağlanma yaptığını belirterek bu bağlanmaların, çocuğun sağlıklı olması ve iyi beslenmesinin yanında, çevresindeki yetişkinlerle olan etkileşimleri, uyaranların zenginliği ile de yakından ilişkili olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Ülküer, “Beyin gelişiminde başta dil, görme ve işitme, duygusal kontrol, sosyalleşme ve temel alışkanlıklar gibi yetilerin gelişimini sağlayan sinirsel hücre bağlanmalarının en hızlı olduğu hassas dönemler ilk 4 yılda yer almaktadır” dedi.
Prof. Dr. Nurper Ülküer “Çocuk, bu gelişimini fiziksel, sosyal, kültürel ve ekonomik şartların belirlediği iç içe geçmiş ekolojik bir ortamda, doğum öncesinden başlayarak ergenliğinin sonuna kadar tamamlaya çalışmaktadır” diye konuştu.
ÇOCUK GELİŞİMİNDE HERKESİN SORUMLULUĞU VAR
Her çocuğun doğduğu aile ortamı, mahalle, oyun alanı, okul benzeri ortamların farklılık gösterdiğini vurgulayan Prof. Dr. Nurper Ülküer, “Her çocuk birbirinden farklıdır ama Çocuk Hakları Sözleşmesinde de belirtildiği gibi aynı eşitlikte gelişim potansiyellerine ulaşma hakları vardır” dedi. Ülküer, bu hakların en iyi şekilde hayata geçirilmesi için başta anne-baba olmak üzere, sağlık, eğitim, sosyal hizmet ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların, toplumun, devletin, uluslararası toplulukların sorumlulukları olduğunu vurguladı.
ÇOCUK GELİŞİMİ BÖLÜMÜ, İNTER-DİSİPLİNER BİR ALANDIR
Çocuğun gelişiminin yaşamın ilk yıllarından başlayarak inter-disipliner ve multi-sektörel bir yaklaşımla ele alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nurper Ülküer, “Çocuk gelişimi bölümü, çocuğun gelişimi için gerekli olan ve onun yaşama en iyi başlangıcı yapmasına ve sürdürmesine yardımcı olacak bilgi ve donanımları sentezleyerek programlar ve uygulamalar yapan inter-disipliner bir alandır” dedi.
Prof. Dr. Nurper Ülküer, çocuk gelişimcisinin bu uygulamaları hayata geçirmede, çocuğun bütüncül gelişimi için evde, sağlık merkezlerinde, kurumda, okulda uygun ortamı hazırlamada,izlem ve değerlendirme yöntemleri ile gelişimsel duraklamaların erken fark edilmesinde ve gerekirse müdahalesinde görev alacak şekilde, sağlık bilimleri fakülteleri veya yüksek okullarından en az 4 yıllık lisans eğitimi almış profesyoneller olduğunu belirtti.
GÖÇMEN VE SIĞINMACI ÇOCUKLARIN GELİŞİMİ TAKİP EDİLMELİ
Prof. Dr. Nurper Ülküer, çocuk gelişimi alanında, bilhassa riskli çocukların, ailelerinin, göçmen ve sığınmacı çocukların gelişimlerinin, erken yaşlardan başlayarak sağlanmasına yardımcı olacak ulusal ve yerel politikaların geliştirilmesi, program ve stratejilerin oluşturulması için uygulamalı çalışmalar yapmak, öğrencileri bu alanlarda yönlendirmenin önemine işaret etti.
Prof. Dr. Nurper Ülküer, “Üsküdar Üniversitesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümünün bu konuda destek verdiklerini biliyor ve güzel çalışmalar yapacağımıza inanıyorum” dedi.