Anne Olmak


Bu ayın diğer aylardan farkı her yardıma ihtiyaç duyduğumuzda anne diye seslendiğimiz, bizi hastalandığımızda iyileştiren, hayal kırıklına uğradığımızda tekrar güvenmemizi sağlayan, her tökezlediğimizde ayağa kalkmamız için bizi cesaretlendiren, o gülen yüzünü bizden hiç esirgemeyen biricik annelerimiz. Dünyanın her yerinde mayıs ayının ikinci haftasında Kutlanan Anneler Günü sebebiyle bu ayki yazımda Anne ve çocuk ilişkisi üzerine değinmek istiyorum.
Anne ile çocuk arasındaki bir ilişkiden bahsedeceksek bu ilişki için bebeğin doğumunu beklenediği aşikârdır. Anne ile bebek arasındaki ilişki annenin hamile olduğunu öğrenmesi ile başlar ve bebeğin doğumuyla birlikte daha belirgin bir hal alır.
Hamilelik süresince doğduğunda kime benzeyeceği, isminin ne olacağı, hazırlanan oda ve karnımızdaki küçük kıpırdanışlar anne ile bebek arasında bir bağ kurulmasına yol açar. Bu bağ onu ilk kucağımıza alıp kokusunu içimize çektiğimizde, onu ilk emzirirken göze göze geldiğimizde artık onun bizim ayrılmaz bir parçamız olduğunu fark ederiz.
Sağlıklı bir anne çocuk ilişkisinin oluşmasında Annenin ruh sağlığı birinci önceliktir. Çocuk sahibi olmaya hazır olmayan bir anne, mutsuz bir evliliğin süregeldiği ailelerde anne çocuk ilişkisinin sağlıklı olmasını da bekleyemeyiz.
Bebeğin gözlerini açtığı zaman, ilk psiko-sosyal görevi güvenmeyi öğrenmektir. 0-2 yaş dönemi içerisinde bebek ile kurulan bağ ihtiyaçlarına zamanında cevap verip veremediğimiz, onu yetiştirme şeklimiz ve duygusal etkileşimimiz çocukta güven- güvensizlik duygularının oluşmasına neden olur. Anne ve çocuk arasındaki ilişkide tutarlılık, devamlılık çocuğun hayatındaki ilk şemasını güven içerisinde oluşturmasını sağlar. Çocuk bu sayede hayata kendisine ve çevresine güven duymayı öğrenir ve ilerde kuracağı ilişkilerin temelini oluşturacaktır.
Yapılan araştırmalarda anne yoksunluğu yaşayan çocukların gelişimlerinde, gecikme, gerileme ve duraklama görüldüğü saptanmış. Bu çocukların duygusal -sosyal açıdan yaşıtlarınla aynı seviyede olmadığı anlaşılmıştır.Duygusal bağ kurma eğilimi ve gereksinimi çocuğun doğumu ile başlar ve hayat boyu devam eden bir gereksinimdir.
İdeal anneden bahsetmek olanaksız olsa da başarılı bir anne çocuğun ihtiyaçları doğrultusunda hareket edip, çocuğuna sevginin yanında onu hayata da hazırlayan kişi olmalıdır. Sorumluluk duygusunu aşılamaya özen göstermeli, özgüvenini incitmeden geliştirme yollarını denemeli ve aşırı hoşgörülü ve katı olmadan sağlıklı bir disiplin yöntemini benimsemelidir. Davranışlarında tutarlı olup çocuğun isteklerine kulak vererek onu anlamaya çalışan toplum ve kendisiyle barışık bir birey olmasını sağlayan çalışan anne, çocuğun yaşamını deneyimleri üzerine kurmasına da yardımcı olur.
Çocuğumuzun ihtiyaçlarını zamamında yerine getirmek yerine bunu erteleyen anne daha sonrasında bütün ihtiyaçlarını fazlasıyla karşılamaya çalışsa bile bu daha önceki tatmin edilmemiş olmasından kaynaklanan yoksunluğu gidermeyecektir. Kurumuş bir bitkiye su vermekle onu canlandıramayacağınız gibi. Çocuğun gelişimini şekillenmesinde en birinci varlık annedir. Çocuk sevildiğini hissetmeden yaşayamaz.
Anne sevgisi olağanüstü şeyler yaratabilirken, sevgisiz ve ilgisiz bir annede içinden çıkılması zor, tamiri onarılmaz yaralar açabilir. Çocuğumuza sevgimizi vakit kaybetmeden gösterelim ve ona sevmeyi öğretelim. Çocuğunuzla beraber sevgi dolu yıllar geçirmeniz temennisiyle. Hepinizin ve annelerinizin Anneler gününü en içten dileklerimle kutluyorum ve daha zamanınız varken tadını çıkarmanızı diliyorum.
Bakıcı mı Yuva mı ?


Birçok ebeveynin ortak sorusu ; çocuğum için acaba bakıcı mı, yoksa kreş mi daha iyi?Büyük heyecanla beklenen, en kıymetli varlık olan bebekleri dünyaya geldiğinde, birçok ebeveynin ilk ayları, bebeğin varlığına alışmakla geçer. Birkaç ay sonra artık bebek ebeveynlerine, ebeveynler ise bebeğine alışmıştır. Ve artık annenin işe başlama vakti geldi ise; eğer güvenip emanet edebilecekleri biri ya da bir akraba yok ise bu soru bir çok ebeveynin kafasını kurcalamaya başlamıştır. Ana ilkemiz durum her ne olursa olsun bebeğin güvenilir bir ortamda büyümesidir. Bu ister bakıcı olsun, ister bir akraba ya da kreş olsun kesinlikle güvenilir ve bebek dilinden, bakımından anlayan biri olmalı. Örneğin babaanne ya da anneanne bakıyor ise ki birçok bebek için çoğu zaman şansdır. Ama böyle bir imkan yoksa eve bakıcı alınması yada bir bakımevi düşünülebilir. Ancak bebeğe ilk yıllarda evde güvendiği kişilerce bakılıp, büyütülmesi bebeğin sağlıklı gelişimi açıcından önerilen bir durumdur.
Tüm gelişimciler ve eğitimcilerin ortak düşüncesi, bebeğin ilk iki yılının evde ve güvenilir kişilerle geçirmesinin doğru olduğudur. Yine ortak uzman görüşleri; ilk yıllarını evde geçirmiş çocukların, iki buçuk yaşından sonra bir kreş, oyun grubu vb. sosyal ortamlara girmesi gerektiğini savunmaktadır. Çünkü ilk yıllarda dünyaya, ailesine ve kendine adapte olmakla zaman harcayan çocuğun, 2 yıldan sonra artık sosyalleşmeye, özellikle yaşıtlarıyla iletişime geçmesi gerekmektedir.
Kreş vb. sosyal ortamlar çocuğun ileride aktif, sosyal, başarılı, kendine güvenen birey olması için temellerin atıldığı ortamlardır.Burada aileler, genellikle çocuklarının daha konuşamadığından, daha tuvaletini söyleyemediğinden kaygılanırlar ve kreşte zorlanıp etkileneceğini düşünürler. Aksine çocuk bazı gelişimlerini sosyal ortamda daha hızlı ve sağlıklı tamamlarlar. Örneğin çocuğun konuşması için (fizyolojik, zihinsel ya da işitsel bir sorun yoksa) yaşıtlarının olduğu sosyal ortamdan daha iyi bir ortam olamaz.
Aileler Anaokuluna Başlayan Çocuklarına Nasıl Davranmalıdır?


Anaokuluna başlama hem aile için hem de çocuk için çok önemli bir ilk adımdır. Aileler bir çok kaygı yaşamaktırlar. Özellikle de anneye fazla bağımlı olan ve evde kural öğretilmemiş, sorumluluk verilmemiş olan çocuklar için anne-babalar daha fazla kaygı duymaktadırlar. Çünkü genellikle bu çocuklar daha fazla uyum problemi yaşamaktadırlar. Çocuklar becerileri gelişmeye başladığı dönemden itibaren kendi ihtiyaçlarını karşılamaları için teşvik edilmelidirler. Ayrıca, yemek, uyku, temizlik vb gibi konularda kurallar öğretilmelidir. Çocuk 2 yaşından itibaren yavaş yavaş nerede nasıl davranması gerektiği konusunda bilgilendirilmelidir. İstenen davranışlarla istenmeyen davranışların farkını öğrenmeye başlamalıdır. Burada tutarlılık önemlidir.
İstenen davranışı karşısında her zaman olumlu bir ilgi alması çocuğu bu şekilde davranmaya isteklendirecektir. İsteklerinin makul ölçülerde karşılanması, bazı isteklerinin karşılanamayacağını bilmesi gerekmektedir. Aksi halde anne-babanın her talebi karşılayan tavrını çocuk girdiği her ortamda bekleyecek ve sonunda hayal kırıklığına uğrayarak yuvaya gitmek istemeyecektir. Öncesinde kural ve sınır öğretilen, sabretmeyi ve beklemeyi öğrenen ve anne ile bağımlılık ilişkisi yerine bağımsızlık özelliğini kazanan bir çocuk yuvaya başlamak konusunda pek bir sorun yaşamayacaktır.
Anne-babanın çocuğun gideceği yuvayı çocuk olmadan seçmeleri ve karar verdikten sonra çocuğu götürmeleri uygundur. Çünkü seçme kararı çocuğa verildiğinde bizim için önemli olmayan kriterler çocuklar için önemli olabilir ve belki de pek uygun olmayan bir yuvayı çocuğumuz istediği için seçmek zorunluluğu oluşabilir. Biz de bunun etkisinde kalabiliriz.
Çocuk için uygun yuvaya karar verdiğimizde çocuğa bundan sonra oyun oynayabileceği, arkadaş edineceği ve yeni bilgiler edineceği bir okula gideceği söylenmelidir ve bir gün sadece ziyarete gidilmelidir. Ziyaret saatinin çocukların eğlenceli bir aktivite saati olması yararlı olabilir. Tüm yuvayı gezdikten ve kendi öğretmenini tanıştırdıktan sonra yuva yetkilisi çocuğa yuva hakkında bilgiler verebilir. İlk gün fazla kalınmadan dönülmelidir. Özellikle 3 yaşındaki çocuklar için çocuk istekli de ilk hafta günde 1-2 saatten fazla yuvada kalmaması uygun olmaktadır. İkinci hafta 3-4 saate çıkarılabilir. Mümkün ise dönem boyunca, değilse hiç değilse 2 ay boyunca çocuğun yarım gün yuvaya devamı daha uygun olmaktadır. Çünkü 3 yaş grubu çocuklar için tüm gün program psikolojik olgunlaşmalarının yetersizliği nedeniyle fazla yoğun gelebilmektedir.
Yeni başladığı dönemde çocuğa fazla soru sormak, yuvayı fazla övmek, ne yediğiyle fazla ilgilenmek, sık sık yuvaya gidip bakmak çocuğun uyumunu bozabilmektedir. Çocukla ilgili bilgileri çocuğunuz yanınızda değilken yuva yetkilisinden almalısınız. Çocuğu sorularla bunaltmak yerine kendi anlattığı bir şey olursa onu dinleyip, ne kadar takdir ettiğinizi ve okula başladığı için onunla ne kadar gurur duyduğunuzu belirtebilirsiniz.
Her şey yolunda gidiyor görünürken bile bir gün birden bire çocuğunuz yuvaya artık gitmek istemediğin belirtebilir. Paniğe kapılmadan sıkıntısının ne olduğun anlamaya çalışmalısınız. Çünkü çocukların yuvaya gitmek istememeleri genellikle yuva ile ilgili bir sorun olmamaktadır. Bazen yeni bir kardeşin geliyor olması, bazen anne ile ilgili sıkıntılar, bazen evde olan bir huzursuzluk gibi bir çok neden çocuğun yuvaya gitmek istemediğin belirtmesine neden olabilmektedir. Bu durumda yuvadaki uzmanlarla görüşüp onlardan yardım almalısınız.
Anne Babalar Anaokuluna Gitmeyen Çocuğa Nasıl Davranmalıdır?
3 yaşından itibaren her çocuğun anaokuluna gitmesi önerilmektedir. Ülkemizde bir çok devlet okulunun anasınıfı mevcuttur ve her geçen gün de yaygınlaşmaktadır. Ancak çevresinde anaokulu bulunmayan ailelerin okul öncesi döneme ait çocuk yayınlarını takip etmelerinde yarar vardır. Anaokulları için üretilen ünite dergileri veya kavram öğreten ve bir çok beceriyi geliştiren bir çok yayın mevcuttur. Bunları takip edip günlük bir program dahilinde çocukların masa başında çalışmaya alıştırılmaları, el becerilerinin geliştirilmesi ve mümkün olduğunca yaşıtlarıyla bir arada oyun oynama olanağı sağlanması gerekmektedir.
Ayrıca çocuk eğitimi ve gelişimi konusunda anne-babalar için hazırlanmış yayınların okunması, anne-babalara çocuğun eğitimi sırasında ortaya çıkabilecek olası problemlerle baş etme becerisi kazandıracaktır. Okumak, öğrenmek, çalışmak konusunda anne-babanın çocuğa örnek olması ve çocukta öğrenme isteği uyandırması önemlidir. Ülkemizde bir çok çocuk eline kalemi ilkokula başladığı gün almaktadır. Çocukların öğrenebilmeleri ve beceri geliştirebilmeleri için onlara fırsat verilmesi, teşvik edilmesi ve örnek olunmasının önemi unutulmamalıdır. Çocukların çok küçük yaşlarından itibaren onların becerilerini geliştirecek oyun malzemelerinin alınması-sağlanması önemlidir. Anne-babaların çocukların gelişim dönemlerindeki zihinsel ihtiyaçları konusunda bilgilenmeleri ve bu konuda bol bol okumaları gerekmektedir. Ancak bu yolla çocukları için en uygun oyun malzemesini bulabilirler ve onları kendi ilgileri ve becerileri doğrultusunda eğitebilirler.
Uzmanlarımızın tüm yazılarına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Kız bebeklerin altı nasıl değiştirilir?


Kız bebeklerde temizliğe kasıklardan başlayıp, bacak aralarından devam etmek gerekir. Vulva yani genital bölgeyi parmaklarınızla tutup yukarıdan aşağıya doğru çok bastırmadan bir kerede silmelisiniz. Eğer aynı bölgeyi tekrar silmeniz gerekiyorsa her defasında temiz bir pamuk kullanmalısınız. Her noktayı aynı pamuk ile silerseniz bebeğinizin idrar yolu enfeksiyonu geçirme riski artacaktır. Daha sonra bebeğinizin poposunu ve yanaklarını yine çok bastırmadan silip, kirli bezini kaldırabilirsiniz.
Bebeğinizin kremini sürdükten sonra bezini bacaklarının arasından geçirip, ortalayın. Yapışkan bandını kapatıp bezin plastik olan kısmını içeri değil dışarı doğru kıvırmalısınız. Bu kısmı içeri kıvırdığınızda cilde temas ettiği için kızarma oluşabilir.
Bebek yağı alırken nelere dikkat etmeli? En sağlıklı ve faydalı bebe yağı hangisi?


Hepimiz bebeklerimiz için elimizden gelenin en iyisini, en doğalını, en safını, en kalitelisini istiyoruz. Bu nedenle onların daha ilk aylarından itibaren kullanmaya başladığımız bebe yağlarının ciltlerine uygun olup olmadığını mutlaka sorgulamalıyız, özellikle de cildimizin en büyük organımız olduğunu göz önünde bulundurursak.
Mineral yağlar mı? Bitkisel yağlar mı?
Bebe yağlarını temelde mineral ve bitkisel olarak iki ana sınıfa ayırabiliriz. Şu anda piyasada satılan ürünlerin büyük bir çoğunluğunu mineral yağlar oluşturmaktadır. Bu yağların temel içeriği iki maddeden oluşur, petrol türevleri ve parfüm. Evet, yanlış duymadınız, mineral yağlar petrolden benzin üretim sürecinde ortaya çıkan yan ürünlerdir. Dolayısıyla bol ve uygun fiyattan elde edilebilirler ve bu nedenle kozmetik endüstrisinin temel hammaddelerindendir. Herhangi bir kozmetik üründe mineral yağ kullanılıp kullanılmadığını anlamak içerikleri incelemelisiniz. Mineral yağ yerine deobase; liquid (sıvı) paraffin, liquid petrolatum, paraffin oil, paraffinum liquidum, prolatum oil, petroleum yazıyor olabilir.
Her ne kadar kozmetik endüstrisi için üretilen mineral yağlar çeşitli süreçlerden geçip rafine edilseler de bu ürünlerin güvenliği konusunda birçok soru işareti var. Kozmetikte kullanılan mineral yağlar ile kanser arasında henüz çok güçlü bir ilişki bilimsel olarak olarak kanıtlanmamıştır ancak bu durum bu yağları güvenle kullanabileceğimizi göstermez. Bir zamanlar bebekler için sıklıkla kullanılan talk pudrasının tehlikeli bir kanserojen olduğunu yıllar sonra öğrendik.