Çocuğunuza Ev Ödevi Yapmasını 10 Pratik Adımda Sevindirin


Okulda verilen ödevler çocuklar için zaman zaman zorlayıcı olabiliyor. Bazı çocuklar, sadece sevdiği derslerle ilgili ev ödevlerini yapma konusunda istekli olurken, bazı çocuklar ise bütün ev ödevlerini sıkıcı buluyor. Ödev yapma konusunda isteksizliklerin sebepleri ve çözüm yolları hakkında bilgilendirici bir yazı hazırladık. Öncelikle “ev ödevi nedir ve neden önemlidir?” Sorusunu cevaplayalım. Sonrasında ise ev ödevlerinin çocuğa nasıl sevdirileceğini anlatalım.
EV ÖDEVİ NEDİR?
Ödev, yerine getirilmesi gereken bir görevdir. Bu görev, başkası tarafından verilebileceği gibi kişinin kendi kendine sorumluluk yüklemesi ve yerine getirme gerekliliği hissetmesi sonucu da edinilebilir. Ev ödevi (okul ödevi) ise öğrenmeyi desteklemek için öğrencinin okul saatleri dışında, evinde yapması gereken görevlerini ifade eder.
EV ÖDEVİ NEDEN ÖNEMLİ?
Yukarıdaki tanımda bazı kelimeleri kalınlaştırarak özellikle vurgulamak istedik. Şimdi kavramlar üzerinden ev ödevlerinin önemini hatırlamış olalım.
- Sorumluluk: Okulda verilen ev ödevleri, çocuklara sorumluluk almayı ve sorumluluklarını yerine getirmeyi öğretir, alıştırır. Bu yönüyle verilen ödevler oldukça önemlidir.
- Yerine getirilmesi gereken görevler: Öğrenci, ödevler sayesinde bir dönemi başarı ile tamamlamanın yöntemlerini keşfeder, çıkarımlar yapar ve ders alır. Örnek: Başarılı olmak için derslerime çalışıp, ödevlerimi yaptığımda nasıl sonuçlar aldım; yapmadığımda nasıl sonuçlar aldım?
- Öğrenme sürecini desteklemek: Öğrenciler, ödevler sayesinde öğrendiklerinin kalıcı olmasını sağlar. Bir sonraki konulara ise hazırlıklı olurlar.
EV ÖDEVİNİ ÇOCUĞA SEVDİRMEK İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER!
Ödevi sevdirmekten önce, ödevi korkutucu hale getirmeme konusuna çok dikkat etmeliyiz. Bunu sağlamak için anne-babaların ve öğretmenlerin kaçınması gereken davranışlardan ve asıl yapılması gerekenlerden bahsedelim.
1- Aşırı Zaman Alıcı veya Zor Ödevler Verilmemeli
Öğretmenler, çocukların okul dışındaki zamanını neredeyse komple işgal edecek düzeyde ağır ödevler vermemelidir. Bununla birlikte, kısa sürede bitebilecek olmasına rağmen aşırı zor ödevler de verilmemelidir. Bu tür ödevler karşısında çocuklar psikolojik olarak aşırı yorulmakta ve yılgınlık hissetmektedirler. Öyleyse, gereğinden fazla/zor ödevler verilmemesi gerektiği konusunda netleştiğimizi varsayıyorum ve bir sonraki maddeye geçiyorum.
2- Mükemmeliyetçi Olmayın, Çocuğu Yıldırmayın
Çocuğunuzun yaptığı ödev gözünüze hoş görünmüyor olabilir ama neticede o ödev yapılmış ve bitmiştir. “Hayır bu olmamış, yeniden yap” dediğiniz anda çocuk, bütün emeklerinin boşa gittiğini düşünüp üzülecektir. Bu durum sık sık tekrar ederse bu defa çocuk “ne de olsa yaptığım ödev beğenilmeyecek. Uğraşmama gerek yok” diyerek başarısızlığı peşin peşin kabullenebilir. Bu yüzden, ödevde hatalar varsa düzeltmesi için yardımcı olun ama komple ödevi yeniden yapmasını istemeyin.
3- Çocuk, Okuldan Gelir Gelmez Ödev Yapmaya Zorlanmamalıdır.
Okuldan eve gelen çocuk, mesaisini tamamlamış bir yetişkin gibi dinlenme ihtiyacı duyar. Çocuğunuz okuldan geldiği anda “hemen ödevlerini yap!” dememelisiniz. Ona dinlenmesi ve oyun oynaması için zaman tanımanız gerekir.
Unutmayın: Oyunlar, çocukların zeka gelişimi için en etkili araçlardır.
Çocuğunuzun oyuna ayırdığı süreyi ona çok görmeyin. En basit evcilik oyunu bile çocuğunuzun hayal gücünü geliştirme ve çeşitli sorumluluklara hazırlama konusunda önemli etkiye sahiptir. Öte yandan, bizzat planlı hazırlanmış zeka oyunları, zeka geliştirici oyuncaklar ve benzeri materyaller çocukların hem eğlenmesini hem de zihinsel becerilerini geliştirmesini sağlıyor. Teknolojinin gelişmesiyle bu konuda yeni alternatifler üretildi. Bunlardan en başarılı olanı Türk akademisyenlerden geldi.
MentalUP Eğitsel Zeka Oyunları’nı inceleyin. Yıldız Teknik Üniversitesi akademisyenlerinin, çocuk gelişim uzmanları eşliğinde geliştirdiği MentalUP,pedagojik ürün sertifikasına sahip bir uygulamadır. TÜBİTAK destekli olan ve zincir okullar tarafından da tercih edilen MentalUP, içerdiği bilimsel ve eğlenceli zeka oyunları ile çocukları hem eğlendiriyor, hem geliştiriyor, hem de öğretiyor. İncelemenizde fayda var. Üye olup 7 gün boyunca ÜCRETSİZdeneme yapabilirsiniz. Bu süreçte MentalUP size önemli istatistikler verecektir.
MentalUP Eğitici Oyunlar: Şimdi Deneyin
4- Ödev Yapma Saati Belirlemek Çok Önemli!
Çocuğunuzun günlük aktivitelerini planlaması ve bu plana uyması her zaman yararına olacaktır. Ona planlı yaşamayı öğretin ancak bu planı siz yapmayın. Kendi planlamasını oluşturmasına müsaade edin veya seçenekler sunun. Örneğin, ev ödevlerini günün hangi saatlerinde yapmak istediğini sorun. Anlaşma sağlamanız durumunda sürekli ödevlerini hatırlatmak zorunda kalmamış olursunuz.
Unutmayın: Çocuğu sürekli ders çalışmaya ve ödev yapmaya zorlamak (sık sık hatırlatma yapmak) ters etki oluşturur. Bu tür baskılara maruz kalan çocuklar sık sık mazeretler uydurmaya ve ödevlerden uzaklaşmaya çalışır.
Çocuğunuzun uygun bir saat dilimi belirlerse tercihini onaylayın ve takip edin. Her gün aynı saatte ödevlerini yapması, derslerine çalışması önemli bir detaydır. Yani, bu planlama sürekli değiştirilmemelidir. Bu şekilde çocuğunuz erteleme alışkanlığı edinmeden görev ve sorumluluklarını tamamlamayı öğrenir. Aksi durumda “biraz sonra yaparım” diye diye ödevlerini uyku saati gelene kadar ertelemeye başlayabilir. Yetişkinler de dahil her insan, görevlerini erteledikçe motivasyonunu kaybeder. Dolayısıyla, ev ödevi saati belirlemek oldukça faydalıdır.
5- Ödevler Kontrol Edilmelidir.
Her insan yaptığı işin karşılığını görmek ister. Bununla birlikte, denetlemenin olmadığı işlerde bir takım aksaklıklar görülür. Bu dengeyi iyi ayarlamak gerekir. Çocuğunuz ev ödevini bitirdiğinde onu tebrik edeceğinizi bilmeli. Ödevini yapmadığında ise açıklama yapmak zorunda olacağını bilmelidir. Özellikle öğretmenler, verdiği ödevlerin yapılıp yapılmadığını kontrol etmelidir. Aksi durumda öğrenci “ödevimi yapsam da yapmasam da bir şey olmuyor” düşüncesiyle sorumluluk duygusunu kaybedebilir.
6- Öğrencinin Başarıları Takdir Edilmeli ve Motivasyonu Artırılmalıdır.
“Çocuğum ders çalışmıyor” diyen ebeveynlerin birçoğu sürekli şikayetçi olurken takdir etmenin önemini atlıyor. Her zaman olumsuzlukları dile getirmek yerine çocuğunun ödevlerini övgü dolu sözlerle takdir ettiklerinde sonuçların değişebildiğini gözlemliyorlar. Aynı şekilde öğretmenler de bu konuya önem göstermelidir.
Örnek: Güzel bir ödev yaprağını alıp sınıfın panosuna asmak, öğrenciyi mutlu eder ve motivasyonunu artırır. Anne-babalar da aynısını evlerinde yapabilirler. Çocuğunuzun yaptığı özenli bir çalışmayı vitrine koymanız veya duvara asmanız onu motive edecektir. Başarısı tebrik edilen öğrenci bundan sonra ödevlerini daha özenerek ve güzel bir şekilde yapmaya çalışacaktır.
7- Ders Araç Gereçleri Her Zaman Hazır Olmalıdır.
Birçok kez içsel motivasyonunu zorla yüksek tutup ödev başına oturan çocuk, bölünmek zorunda kaldıkça motivasyonunu kaybedecektir. Bu yüzden, ders esnasında ona lazım olabilecek tüm eşyaları yanında olmalıdır. Tam derse konsantre olduğu anda kalem kalem ucunun bitmesi ve sağda solda uç arayarak zaman kaybetmesi tüm ilgisini dağıtabilir. Silgi, kalemtıraş, cetvel, kalem ucu ve benzeri eşyaları stokladığınız küçük bir kutu yapabilirsiniz.
8- Yardımcı Olun Ama Her Zaman Değil!
Çocuğunuzun ev ödevlerine yardımcı olun. Bu sayede, aşamadığı konularda uzun süre zaman kaybetmesini engellemiş ve çözüm yolunu göstermiş olursunuz. Burada dikkat etmeniz gereken konu ise çocuğun bunu alışkanlık haline getirip getirmediğidir.
Bazen çocuklar, ebeveynlerden yardım almayı alışkanlık haline getirir ve gayret etmeye son verirler. Ne de olsa annesi veya babası ödevin tamamlanmasını sağlayacaktır. Bu durum tekrar ettikçe çocuk tembelleşerek sorumluluk duygusundan uzaklaşacaktır. En güzeli, zorlandığı noktalarda hangi kaynaklardan yardım alabileceğini göstermek ve onu araştırma yapmaya teşvik etmektir.
Okulda ve Derslerde Başarılı Olmanın Yolları


Okul başarısını etkileyen faktörler eğitmenden, veliye; eğitim ortamından, öğrenciye kadar birçok başlık altında incelenebilir. Okulda ve Derslerde Başarılı Olmanın Yolları hakkında kapsamlı bir yazı hazırladık. Ek sorularınız olursa yorum panelinde tartışmaya açabilirsiniz.
Bu makalede;
- Derslerde başarılı olmanın yolları (çalışkan olmanın yolları),
- Okul başarısını etkileyen faktörler,
- Okul başarısında ailenin rolü,
- Okul başarısı için pratik öneriler,
- Okul başarısını artırmaya yönelik günlük çalışma planı
Hakkında detaylı bilgiler paylaştık.
OKULDA BAŞARILI OLMANIN (ÇALIŞKAN OLMANIN) YOLLARI
1.Dersi derste anlamanın önemi her zaman hatırlatılır fakat neden bu kadar önemli olduğuna öğrencinin de ikna olması gerekir. Öğrenciye şunu iyi izah etmekte fayda var:
- Eğer ders esnasında tüm dikkatini derse verirsen ve konuyu o anda anlarsan sınav vakti geldiğinde birikmiş konulara yeniden çalışmak zorunda kalmazsın. Bilgilerini tazelemek üzere bir kez okuman yeterli olur.
- Ayrıca, derse ayırmak istemediğin 30-40 dk sonradan konuyu anlaman için birkaç saat ayırmanı gerektirebilir. Yani, dersi derste anlamak en zahmetsiz ve en etkili yöntemdir. Çok ders çalışmayı sevmiyorsan en güzeli ders esnasında öğretmenin anlattıklarına konsantre olmaktır.
Okulda başarılı olmak için altın kurallar arasında motivatörler ve hedefler vardır ancak bu kadarla sınırlı değil tabi ki.
2.Çocuğa bol bol soru sormasını öğütleyin, öğretin. Okul başarısında ailenin rolü ve eğitmenin rolü bu gibi konularda ön plana çıkıyor. Öğrenci soru sorduğunda “Anlattım ya… Neden anlamadın?” vb. tepkiler vermeyin. Sabırlı olun ve tekrar anlatın.
İster ders esnasında, isterse evde ebeveyni ile ders çalışırken olsun, çocuk anlamadığı yeri çekinmeden sorabilmeli. Çocuklara, soru sormanın takdir edilecek bir davranış olduğunu hissettirin.
3.Sürekli birbiri ile konuşup dersten kopan arkadaşların yan yana oturmamasını sağlayın. Eğer bu sorumluluk sizdeyse (öğretmenseniz) bunu neden yaptığınızı onlar bilmesin. Öğrenciyi, ders esnasında kendisini meşgul etmeyecek bir arkadaşı ile oturturken onlara “sizin çok iyi anlaşacağınızı düşündüğüm için yan yana olmanızı istiyorum” şeklinde moral verin.
4.Tekrar etmeyi öğütleyin ancak ezberciliği aşılamayın. Hafızaya kazınması gereken bilgileri tekrar ettirdiğiniz gibi uygulamaları da tekrar ettirin.
5.Çocuklar sevdiği ortamlarda, sevdiği faaliyetleri yaparken oldukça özverili olurlar. Bu durum başarılı olmalarını sağlar. O halde, okulu sevmeleri ve okuldaki faaliyetlerden keyif almaları da aynı etkiyi sağlayacaktır. Çocuklara okulu sevdirmek için aileler ve eğitimciler el ele vermelidir. Sırf mecbur olduğu için okula gidiyormuş gibi hissettirmeyin. Okulun güzel bir arkadaşlık yeri olduğunu, çok güzel bilgiler öğrenildiğini, çok güzel oyunlar oynandığını hatırlatın. Yani, daima güzel tarafından bakmasını sağlayın. Eğitmenler de oyunlaştırılmış eğitim yöntemleriyle çocukların ilgisini ve sevgisini kazanmak için çeşitli planlamalar yapmalı. Değerli öğretmenlerimiz zaten bu konuda oldukça istekli ve gönüllüler. Çocuk, okulu severse daha başarılı olacaktır.
Okula Başlama Sendromunu 12 Adımda Aşın!


Uzmanlar, okul sendromunun çocuktan değil ailelerden kaynaklandığını, 12 adımda ise bu sendromun atlatılabileceğinin altını çiziyor.
Uzman Klinik Psikolog Leyla Arslan, çocuğun ilk defa ev dışında bir sosyal kuruma gideceği bu dönemde ebeveynlerin çoğunlukla kaygı yaşadığını, bunun da normal olduğunu söyledi.
Yanıtı bilinmeyen sorular kaygılandırıyor.
Ebeveynlerin kendi içlerinde sorduğu “Hangi okulu tercih etsek, öğretmenini sevecek mi, okul hijyeni nasıl, diğer çocuklarla uyum sağlayabilecek mi, ne öğretecekler, uyutacaklar mı, yemek yiyecek mi, arkadaşları onu döver mi, oyun oynamayı başarabilir mi, yemeğini yiyebilir mi, tuvaletini kendi yapamazsa ne olur?” sorularının yanıtlarının çoğu zaman belirsiz olduğunu ifade eden Leyla Arslan, şöyle konuştu:
“Bu soruların yanıtlarını bilmemek aileleri ürkütüyor. Eğer aile bu tür sorunlarla çocuğun baş edebileceğine dair bir güven taşımıyorsa, hem çocuk hem aile çocuğun okula gitmesine hazır değil demektir. Eğer çocuk öz bakımını yapıyor, uyku ve yemek saatleri evde de düzenli ve ev dışında da yakın akrabalarında kalmayı daha önce denemiş ise henüz korkuyu bilecek yaşta olmadığı için okul ona eğlenceli gelecek ve aileden sorunsuz ayrılabilecektir.”
Sendromun kaynağı büyükler
Okul sendromunun çocuktan değil ailelerden kaynaklandığını belirten Uzman Psikolog Leyla Arslan, “Aile, çocuğun okulda zarar göreceği, kaybolacağı gibi korkuları yaşıyorsa, çocuk bu duyguları alır ve bir daha eve dönmeyeceğine dair kaygı geliştirir. Çocuk böyle bir kaygı geliştirirse anne ve babasını okulun kapısında bekletir. Bu da çocuğun öğretmeni ve arkadaşları ile kurması gereken duygusal bağı geciktirir. Bu durum diğer öğrencileri de olumsuz etkiler” diye konuştu.
Bazen okulu değiştirmek gerekebilir!
Okula başlama sendromundan bahsetmek için çocuğun fiziksel bir rahatsızlığı olmadığı halde karın ağrısı, bulantı, kusma, uyku düzeninde bozukluk, isteksizlik, alınganlık, sinirlilik halinin görülmesi gerektiğini söyleyen Arslan, ebeveynlere “Bu durum bazen çok şiddetli ise çocuğu okula vermekte ısrar etmemek, okulu değiştirmek gerekebilir. Ancak okuldan alma sebebi çocuktaki bu davranış değişikliklerine bağlanmamalı ki çocuk böyle davranırsa okula gitmeyeceğini öğrenmesin” tavsiyesinde bulundu.
Ebeveynlere 12 tavsiye
Uzman Klinik Psikolog Leyla Arslan, okul sendromunun aşılması için aşağıdaki önerileri sıraladı:
1-Eve en yakın okul tercih edilmeli.
2-Çocuğu götürmeden önce okulu ve öğretmenini tanıyın ve bilgi sahibi olun.
3-Çocuğu okula götürürken orada neler yaşayacağına dair çok açıklama yapılmamalı. Bu çocuğun kaygı düzeyini artırır. Kısaca “Öğretmenin ve arkadaşların olacak” denilmeli.
4-“Biz seni, sen izin verene kadar bahçede bekleyeceğiz, alışınca bize gitmemizi söylersin”, “Biz yine seni almaya geleceğiz, biz seni hiçbir yerde, okulda da sürekli bırakmayız” gibi açıklamalar yapılmalı.
5-“Sınıfta oturamayız, okul kurallarına uymaz” denilmeli.
6-Sakin ve rahat görünülmeli. Bu çocuğu da olumlu etkiler.
7- İlk günlerde okuldan biraz kalıp “bugün bu kadar” denilmeli ve bu süre yavaş yavaş artırılmalı.
8-Okula gitmezse, evde kalma seçeneği sunulmamalı.
9-Kardeşi doğacaksa, doğumdan 6 ay önce okula alıştırılmalı. Böylece kardeşinin annesini alacağı tehdidi yaşamaz.
10-Mümkünse bir gün anne, bir gün baba sırayla çocuğu almalı.
11-Çocukların okula gitmek istememesinin altında yatan neden araştırılmalı. Bunlar; arkadaşlarıyla sorun yaşaması, kıyafetiyle alay edilmesi, öğretmeninin davranışı, yemekleri sevmeme, uyku istememe vb. olabilir.
12-Okul sendromu yaşayan çocukla duyguları konuşulmalı, ikna edilmeye çalışılmalı ve gerekirse bir uzmandan yardım alınmalı.
Grip Deyip Geçmeyin… Çocuklarda Bu Hastalığa Sebep Oluyor!


Çocuklarda gribin beyin zarı iltihabına neden olabileceğini belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Emin Ünüvar, grip aşısının çocuklar için de önemli olduğunu belirtti. Prof. Dr. Ünüvar, çocukların kış aylarında protein ağırlıklı ve yeşil sebzelerle beslenmesi gerektiğinin de altını çizdi.
“ÖNEMLİ OLAN ELLERİN YIKANMASI, BESLENME VE AŞILANMA”
DHA’nın haberine göre; çocuklarda domuz gribini değerlendiren Prof. Dr. Ünüvar, aşılanmanın da çok önemli olduğunu söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: “Diğer virüslerden çok büyük bir farkı yoktur. Günümüzde uygulanan aşıların içerisinde olan bir virüstür. Aşılı çocukların korunmasının da mümkün olduğu virüs, günümüzde görülenidir. Mevsimsel ve insandan insana bulaşan bir virüstür. Vaka sayısı bu aylarda arttı. Ekim ve mart ayları arasında grip vakası artar ve bu olağan bir şeydir. Burada önemli olan çocuklarımızın ve bizlerin korunmasıdır. Özellikle ellerimizin iyi yıkanması, çocukların beslenmesine dikkat etmek ve çocukların sağlığı için gerekli olan aşıların eksiksiz yaptırılması önemli.”
“GRİP AŞISI BELLİ DURUMLARDA DEĞERLENDİRİLMELİ”
Aşıların istenen her dönemde yaptırılabileceğini belirten Prof. Dr. Ünüvar, “Grip aşısı belli durumlarda, belli risk gruplarına göre değerlendirilmeli. Başlandığı ilk yıl 2 doz, sonra yılda tek doz yapılması gerekli; koruyuculuğu sağlamaktadır. Grip aşısı yaptırırsanız korunursunuz, yaptırmazsanız koruyuculuğu otomatik olarak oluşmayacaktır” dedi.
“GRİP VİRÜSÜNÜN BULAŞICILIĞI ÇOK YÜKSEKTİR”
Grip virüsünün bulaşıcılığının çok yüksek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ünüvar, “Buna bağlı olarak da hasta yükü kısa zaman içerisinde binlerce vakaya çıkabilir. Buna karşın komplikasyon dediğimiz, ciddi tablolar bazı çocuklarda görülebilir. Burada altta risk faktörü olmasa dahi sağlıklı çocuklarda zatürree gelişimi, bazen beyin zarı iltihabı veya diğer bulgular eşlik edebilmektedir. Ancak bunların olasılıkları binde 1 düzeyinde olmaktadır. Düşük bir oran gibi görülse dahi binlerce vaka olduğunda bu oran belli bir sayıda hastayı beraberinde getirir. Bu sebepten ötürü grip ciddi bir hastalıktır. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve belli hastalığı olanlar için önemlidir” dedi.
“GRİP TEDAVİSİNDE ANTİBİYOTİK KULLANILMASINA GEREK YOK”
Kış mevsiminde çocukların protein ağırlıklı beslenmesi, yeşil sebzelerden ağırlıklı beslenmesinin de önemli olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Ünüvar, grip tedavisinde antibiyotiğin kullanılmaması gerektiğini ancak sadece belli durumlarda doktor önerisiyle belli komplikasyonlar gelişmişse verilebileceğini söyledi.
Çocuklarda Uyku Sorununa Karşı Uzman Önerileri


Bebeklik, erken çocukluk, okul çağı ve ergenlik dönemlerinin tümünde uyku sorunlarına sık rastlanılmaktadır.
Bebeklik, erken çocukluk, okul çağı ve ergenlik dönemlerinin tümünde uyku sorunlarına sık rastlanılmaktadır. Okul öncesi çocukların yaklaşık %25-50 sinde çeşitli uyku sorunları tanımlanırken okul çağı çocuklarının ve ergenlerin yaklaşık %20-30 unda uyku bozukluğu denilebilecek düzeyde sorun yaşadığı bildirilmektedir. Sağlam çocuk kontrollerinde çocuk doktorlarının bu yaş grubunda en çok karşılaştıkları problemdir.
Sağlam çocuk kontrollerinde çocuk doktorlarının bu yaş grubunda en çok karşılaştıkları problemdir. Uykunun çocukların büyüme ve gelişiminde önemli etkisinin olduğu bilinmektedir. Tedavi edilmediğinde uyku sorunları yıllarca sürmekte, yeterli uyku düzenini sağlayamamış bu çocuklar ruhsal bilişsel ve sosyal becerilerinde zorlanmalar yaşamaktadır.
iyi uykuya yönelik öneriler.
• Bebeğin uyku döngüleri, süresi ve kendi kendine uyumasının önemi ve yöntemi,
• Bebeğin giyeceklerinin, yatak ve battaniyesinin yünden yapılmış olması,
• Yatağının korunaklı olması,
• Bebeği yatağına uyanık halde bırakılması ve kendi kendine uyumayı öğrenmesinin sağlanması,
• Bebeğin sallanma, emme gibi bir aracı kullanmadan uyumayı öğrenmesi,
• Uyuduktan sonra yerinin değiştirilmemesi,
• Bebek yatağa bırakılırken sevdiği bir nesne (ayıcık, bebek, tülbent, battaniye gibi) ile beraber uyumasına izin verilmesi,
• Uyku saatlerinin aile tarafından belirlenmesi ve ödün verilmemesi,
• Uyku saatleri konusunda ailenin kararlı olması ve çocuklara uygun sınırlar koyması,
• Uykudan önce sakin ve aile ile beraberce zaman geçirilebilecek etkinlikler, uyku törenleri (masal anlatmak, ninni söylemek gibi) düzenlenmesi,
• Yatağa aç olarak yatırılmaması, hafif ve onu tok tutacak yiyecek veya içecek verilmesi,
• Gece uyarıcı özelliği olan besinlerden uzak tutulması (kahve, çay, çikolata),
• Odasının çok karanlık olmamasına, ortamın nem ve ısısının (18°C) yeterli olmasına, odanın havalandırılmasına ve odada sigara içilmemesine özen gösterilmesi,
• Bebek yatağında elektrikli battaniye veya sıcak su torbası kullanılmaması,
• Direkt güneş ışığı altında veya ateş ya da ısıtıcı yanında uyutulmaması.
Genellikle gece uyanmaları sırasında bebeğin ağlamasına yanıt olarak, anne-babanın çocuğun yanında bulunması onun endişesini azaltır. Çocuğun ağlamasına yanıt olarak, onun yanında bulunma süresinin gittikçe uzatılması önerilmektedir (Duyarsızlaştırma). Uyku öncesi yaşantıyı düzenlemeye yönelik uyku öncesi ilişkilerin değiştirilmesi amaçlanır. Okuma, şarkı söyleme, sakin olarak oyun oynama gibi bireyselleştirilmiş yatak alışkanlıkları ve anne-baba, çocuk uyandığında yatakta kalmasını teşvik etmelidir.
Bunu anne-baba çocuğun yatağının yanında oturarak, ona dokunarak veya yanına uzanarak yapabilir. Yatma zamanında ayrılık sorunu çözülürse, geceleri uyanma sorunu da büyük olasılıkla kaybolacaktır.