İnatçı Çocuklarla Baş Etmenin Yolları


Bebeklik döneminde anne-babaya tamamen bağımlı bir birey iken fiziksel ve bilişsel becerilerin gelişmesi ile bağımsızlığa doğru ilk adımlar atıldığında ister istemez sınırlar ve çatışmalar ortaya çıkar. Çocukların bağımsız olduklarını fark etmeye başlamaları ve keşfetmeye olan merakları inatçılıklarını tetikler.
‘Ben de varım’ mesajı
Çocuğun gelişiminde, yürümeye başlamak, keşfetmeye, ellemeye donanımlı hale gelmek, sınırları aşabilmek bir dönüm noktasıdır. Aslında inatçılığın önemli bir kısmı anne ve babaya iletilen “Ben de varım” mesajıdır.
Hangi evrede nasıl yaklaşmalı? 18. aydan itibaren, odak noktasının kendisi olduğunun farkındalığıyla işler istediği gibi gelişmezse sinirlenir, başkalarının kendinden farklı istekleri de olabileceğini anlayamaz. Başka çocuklarla bir araya geldiğinde kızdığında itebilir veya ısırabilir. Böyle bir durumla karşılaştığınızda hemen müdahale edip, durdurmalısınız. Sizi ya da başkasını ısırdığında veya vurduğunda, çok kısa bir açıklama yapıp onu olduğu ortamdan uzaklaştırın. Yumuşayarak teslim olmayın! Sakinleşene kadar onunla birlikte kalın, sizi yumuşatmak adına yapacağı komik davranışları hemen görüp yumuşayarak teslim olmayın (devamı gelecektir), kızgınlığınızı vücut dilinizle belirtin. Bu, davranışını durdurmak yerine, yaptığının doğru olduğunu düşündürtebilir. Çoğunlukla ısırma kısa bir dönem sürerken, vurma daha uzun süre devam edebilir. Kendini ifade etmeyi öğrendikçe, tavır konduğunu gördükçe bu davranış azalacaktır.
Çocuğunuza basit bir dille ve sakince açıklama yapın 18-30 ay arası bir sürede gelişen inatlaşma, ilk 3 sene içindeki en zor, en heyecanlı ve belki de tarzınızı sınama açısından en ilginç dönem olarak görülebilir. Çocuğunuzun bağımsızlığı için hem cesaretlendirilmeye hem de disipline ve yönlendirilmeye ihtiyacı olduğunu unutmayın. İstediği şeyi neden yapamayacağını basit bir dille ve sakince açıklayın. Açıklamalara rağmen inatlaşmaya devam ederse tepki vermeyin, oyun çağı veya daha küçük çocuklarda dikkatini dağıtacak başka yerlere yönlendirin.
‘Hayır’ dediğiniz şeyden sonra ‘evet’ demeyin!
İnatlaşmaya devam edebilir ancak siz ondan daha kararlı olun ve asla ‘hayır’ dediğiniz bir şeye sonradan ‘evet’ demeyin, aksi takdirde inatlaşma ve davranış problemlerinin kalıcı olmasını sağlarsınız. Bu arada bu tutarlı tavır sadece sizde değil; eşiniz de, çocuğa bakan kişi de ve ilgilenen herkeste olmalı. Her gün en az 45 dakikanızı ayırın Onun sizin sevginize, ona vakit ayırmanıza ihtiyacı var. Bunu bulamazsa daha hırçın ve inatçı bir hale gelecektir. Her gün en az 45 dakika – 1 saat gibi bir süreyi çocuğunuza ayırın.
Oyun saatleri belirleyin
Çocuğunuz oyun çağında ise her akşam bir oyun saati belirleyin ve bunu ona açıklayın. Oyun saatinizde onun istediği ve keyif alabileceği, karşılıklı iletişim ve etkileşim gerektiren oyunlar oynayın.
3 Yaşına Kadar Çocuğunuza Televizyon İzletmeyin!


Yeni doğan bebek hiçbir şeyin farkında değildir. Her şeyi yeniden keşfetmeye çalışır. Nesneleri, renkleri, aileyi, oyun oynamayı, neye nasıl tepki vereceğini ve duygularını algılamaya çalışır. Çevresindeki kişilerin bu nesne ve olaylara gösterdiği tepkiyi yavaş yavaş içselleştirmeye başlar. Örneğin annenin televizyona, müziğe verdiği tepkiyi çocuklar algılar ve ona benzer bir yapıyı sergilemeye çalışır.
ÇOCUK KANALLARI PSİKOLOJİYİ NASIL ETKİLER?
Bebek kanalları, çocukların dünyasında sanal bir ortam ve renk cümbüşü yaratır. Doğal olarak hareketli olan renkler ve olaylar çocuğun dikkatini çeker, bu da çocuğun o yere konsantre olmasını sağlar. O an anne belki günü kurtararak yemeğini ve temizliğini yapar hatta çocuğa mamasını daha rahat yedirir ama uzun vadede çocuk ile televizyon arasında koparılması zor bir duygusal bağ oluşmasına zemin hazırlanmış olur. Bu da ilerdeki dönemlerde çocuğun televizyon bağımlısı olmasına, soyut düşünmesine, duygu durumu ile problemler yaşamasına, öz güven eksikliğine, zamanı iyi kullanamamasına, asosyalliğine yol açabilir. Çünkü televizyonun içinde yaşanılan başarılar, heyecanlar, mutluluklar, adrenalin onu cezbeder ve kendisini ikinci sıraya atar. Yani televizyonda yaşadığı mutluluk veya mutsuzluk kendisinin yaşayacağı mutluluktan önce gelebilir. Son dönemlerde en çok rastlanılan şikayet ve rahatsızlıklar; çocukların hedefsizliği, odaklanma sorunu, öfke kontrolsüzlüğü, öz güven eksikliği ve madde ya da teknoloji bağımlılıkları oluyor. Bunların oluşmasında tabii ki genetik yapılanmalar, çevresel fonksiyonlar, aile içindeki kayıplar, tartışmalar, ailenin taşınmaları, doğal afetler gibi birçok etken etkilidir ama bir o kadar etkili olan şey de televizyonun bebeğe ve çocuğa verdiği sanal duygu durumudur.
HANGİ YAŞTA NE KADAR TELEVİZYON İZLENMELİ?
0-3 yaşlarında mümkünse evde bebeğin görebileceği herhangi bir yerde televizyonun açılmaması gerekir. 4-7 yaş arası çocukların günde maksimum 1 saat televizyon izlemesi önerilir. Mümkünse yalnızca bir diziden daha fazla dizi takip etmemeleri, bunun yerine çocuklara belgesel kanalların izlenmesi teşvik edilmelidir. Televizyon yerine ailenin birbirleri ile iletişime geçebilecekleri ortam, oyunlar, ilgi alanların artırılmasına yönelik faaliyetler çocuk gelişimi ve ebeveyn çocuk iletişimini pozitif yönde etkiler. Biz yetişkinler bile televizyon başına geçtiğimizde asosyalleşebiliyor, bir dizideki sıkıntıları kendi sıkıntımız, mutluluğu kendi mutluluğumuz haline getirebiliyorsak daha içgüdüsel yaşayan çocuklarımızın ne kadar sıkıntı yaşadıklarını tahmin etmek güç olmayacaktır.
Bebek ve Çocuklarda Egzama Nedenleri ve Tedavisi


Egzamalar oluşum nedenleri ve seyirlerine göre kabaca dörde ayrılabilir. Akut Egzama: Kaşıntı, kızarıklık, ıslak yaralarla seyreder. Kronik Egzama: Kaşıntı, kuru ve kepekli deri, deride kabuklaşma, kızarıklık ile seyreder. Exojen Egzama: Buna kontakt egzama da denir ve deriye dışarıdan temas eden kimyasal veya kimyasal olmayan ajanlara bağlıdır. Endojen Egzama (Atopik Dermatit): Allerjik yatkınlığa bağlı egzama türüdür. Anne babada atopik dermatit mevcutsa çocuğun da egzama olma ihtimali % 60 – %70’tir. Bu kişilerde genelde alerjik astım, saman nezlesi ve besin alerjisi de mevcuttur. Egzama en çok yüz, eller, dirsek ve dizler de olmakla birlikte, derinin her yerinde ortaya çıkabilir.
ÇOCUĞUM NEDEN EGZAMA OLDU?
Ailede ve/veya çocuklarda çeşitli alerjiler (solunum veya gıda) mevcutsa, saman nezlesi, alerjik astım varsa egzama oluşma riski daha yüksektir. Egzamalar yaşa ve mevsime bağlı olarak ataklarla seyredebilir. Aşağıdaki listede egzamaların nedenlerine bazı örnekler verilmiştir: Baş: Spreyler, boyalar, saç bakım ürünleri Yüz: Kozmetik kremler, sabunlar, yağlar Kollar: Metal allerjileri (örn; Nikel alerjisi ) Dudak/Ağız: Diş macunları, turunçgiller, dudak kremleri, sakızlar Eller: Katı ve sıvı sabunlar, bitki allerjileri Vücut: Banyo ve duş sabunları, giysiler, masaj ürünleri Koltuk Altı: Terleme önleyiciler, deodorantlar Karın Bölgesi: Metal düğmeler, pantolonlar Genital Bölge: Islak mendiller, çeşitli kremler, bezler Bacaklar: Çoraplar vs.
EGZAMA NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Egzama tedavisi hastalığın ağırlığına ve yerine göre değişir. Çocuğunuzun egzaması az kaşıntılı ve hafif kızarıklıklarla seyrediyorsa nemlendirici losyon ve kremler yetebilir. Derinin sürekli nemli ve yumuşak olması egzama ataklarının önlenmesinde önemlidir. Bu durumda hangi kremleri kullanmanız gerektiği konusunda hekiminizden öneri alabilirsiniz. Su bazlı kremler ve losyonlar kullanılmamalıdır.
KORTİZONLU KREM VE İLAÇLAR ÇOCUĞUNUZA ZARAR VERİR Mİ?
Hekimler gerekli gördüğü durumlarda kortizon içeren ilaçlar önerebilir. Doğru kullanımda kortizon içerikli kremler ve losyonlar çocuğunuza zarar vermez ve doktor önerileri doğrultusunda rahatlıkla kullanılabilir. Doğru egzama tedavisi hekim ve aile işbirliği ile yapılmalıdır. Şiddetli egzamalarda genel önlem ve tedaviler yetmeyebilir. Bu durumlarda antihistaminik ve antibiyotik içeren ilaçlar da kullanılmalıdır.
ÇOCUĞUMU EGZAMADAN KORUMAK İÇİN NE YAPABİLİRİM?
İlk 4 ayda bebeğin anne sütü ile beslenmesi, atopik dermatit ve diğer alerjilerden koruma sağlar. Şiddetli egzamalarda hekiminize danışarak yapılacak allerji araştırmaları, hastalığın gidişatı açısından yaralı olabilmektedir. Çocuğunuzun giysilerinin pamuklu olması önemli bir faktördür. Terleme egzamayı tetikleyen bir durumdur. Kaşırken bakteri bulaşmasını önlemek için çocuğun özellikle tırnakları kısa ve temiz olmalıdır.
Çocuklarımıza İyi İnsan Olmayı Öğretmek Öğretmenlerin Görevi Olmamalı


Öğretmenlerin büyük bir hayranıyım. İnanın bana. Öyleyim. Eşim de öyledir.
Ancak bir ebeveyn olarak konuşuyorum; öğretmenlerimizden bizim yapıyor olmamız gereken şeyleri yapmalarını istiyoruz. Öğretmenler öğrencilerin gelişimlerine yardım etmekten mutluluk duyarlar ancak çocuklarımıza iyi birer vatandaş olmayı öğretmek onların görevi değil. Biz çocuklarımıza iyi insanlar olmayı öğretirken öğretmenler de bundan yararlanan insanlar olmalı.
Öğretmenler çocuklarıma “lütfen” ya da “teşekkür ederim” demeyi öğretmek zorunda kalmamalı. Öğretmenler, benim zaten terbiye verdiğim çocuğumun davranışlarından yararlanan insanlar olmalı.
Öğretmenler çocuklarıma zorbalık yapmamayı öğretmek zorunda kalmamalı. Zorbalık yapmamayı ve diğer çocuklara sataşmamayı kendi çocuğuma öğretmek benim işim. Çocuklarımı nazik ve düşünceli insanlar olarak yetiştirmeliyim ve öğretmenler de bundan yararlanan insanlar olmalı.
Öğretmenler çocuklarıma otoriteye saygı göstermeyi öğretmek zorunda kalmamalı. Öğretmenler, bunu onlara zaten öğretmiş olan eşim ve benden yararlanan insanlar olmalı. Öğretmeni oğlumdan bir şey yapmasını istediğinde “tabii, öğretmenim” demesi ya da en azından saygılı bir şekilde “neden” diye sorması gerektiğini ona zaten öğretmiş olmalıyım.
Öğretmenler kızıma sosyal medyanın tehlikelerini öğretmek zorunda kalmamalı. Çocuğuma henüz 12 yaşındayken akıllı telefon alma ve ondan, telefonla beraber gelen sorumluluğu anlamasını bekleme “aptallığını” gösteren onlar değil çünkü. Ben kızıma Facebook, Instagram, Snapchat ve diğer sosyal medya sitelerinin zorbalar ve sapıklarla dolup taştığını çoktan öğretmiş olmalıyım ve kızımın öğretmenleri bu durumdan yararlanan insanlar olmalı.
Öğretmenler oğluma hijyen kurallarını öğretmek zorunda kalmamalı. Ona düzenli duş almayı, temiz olmayı ve kıyafetlerini yıkamayı öğretmesi gereken kişi benim. Öğretmenler benim bu davranışımdan yararlanan insanlar olmalı.
Öğretmenler çocuklarıma dünyadaki tek insanın kendileri olmadığını; koca evrenin onların etrafında dönmediğini; kelimelerinin ve davranışlarının önemli olduğunu; kibarlığın kabalıktan daha çok işe yaradığını; bazen susmak gerektiğini; okuldayken telefonu dolapta kilitli tutmanın onlara “acı” vermeyeceğini; elektriği, suyu, bilgisayarları, yemeği ve çocuklarımın başarısını isteyen ilgili öğretmenleri olan bir okula gittikleri için ne kadar şanslı olduklarını öğretmek zorunda kalmamalı.
Çocuğunuzun okuma yazmayı neden öğrenemediğini merak ettiğinizde, yukarıda sıralanan her şeyi öğretmek zorunda kalmanın öğretmenlerimizin okuma yazma öğretme kabiliyetlerine ciddi şekilde engel olduğunu lütfen unutmayın.
Yukarıda saydığım şeyleri öğretmek öğretmenlerden beklenmemeli. Bunları çocuklarımıza biz öğretmeliyiz ve öğretmenler de bundan yararlanmalı. Ebeveynler olarak okulda hayat dersleri değil, okulla ilgili şeyler öğrenmeye hazır olan çocuklarımız için daha iyi bir iş çıkarmalıyız.
Yine de bir ebeveyn olarak, ailevi görevlerimde bazen başarısız olduğumun farkındayım. Ancak böyle durumlarda, çocuğuma “lütfen” ve “teşekkür ederim” demeyi, sosyal medyanın zararlarını, kişisel hijyenine dikkat etmesi gerektiğini hatırlatan; çocuklara iyi birer insan olmayı öğreten, kendini işine adamış öğretmenlerin varolduğunu bilmek içimi rahatlatıyor.
Televizyon, Çocuklarda Obezite Riskini Artırıyor


İngiltere Londra Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, televizyon çocuklarda obezite riskini artırıyor. Araştırmaya göre, odalarında televizyon bulunan çocukların obezite olma riski, diğer çocuklara oranla yüzde 20-30 daha fazla.
İngiltere’de yaşayan 12 bin çocuk üzerinde yapılan araştırmada, yedi yaşındayken odasında televizyon bulunan çocukların 11 yaşındaki vücut kitle endeksi değerleri incelendi. Araştırmaya katılan kız çocukların yüzde 30’unda, erkek çocukların ise yüzde 20’sinde kilo fazlası olduğu gözlendi.
Londra Üniversitesi’nden Doktor Anja Heilman, yapılan çalışmanın, çocukların odasında televizyon bulunması ile fazla kilonun ilişkili olduğunun ortaya konduğunu söyledi. Araştırmacılar, bu ilişkiyi odasında televizyon olan çocukların daha az uyumasına ve televizyon karşısında daha fazla abur cubur tüketmesine bağlıyor.
Araştırmada, kız çocuklarının erkek çocuklara oranla daha yüksek oranda kilolu olmasının sebebi ise ilkokul çağında, erkek çocukların fiziksel olarak daha aktif olmasından kaynaklandığı düşünülüyor.