
Psikolog Yönetici – Arzu TURÇALI
1973 Adapazarı doğumlu Turçalı, 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun oldu. Bakırköy SSK Doğumevi ve Çocuk Hastanesinde, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde ve Çapa Tıp Fakültesi Nöropsikiyatri Anabilim dalında staj gördü. WISC-R (Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği) sertifikasına sahip olan TURÇALI, bunun yanı sıra evlilik terapileri gibi alanında düzenlenmiş pek çok sertifika programı ve seminere katıldı. 1995-2004 yılları arasında okul öncesi eğitim kurumlarında psikolog ve yönetici olarak çalıştı. 2001-2004 yılları arasında sağlık sektöründe “kronik hastalıklar, liyezon psikiyatrisi” alanında kronik böbrek yetmezliği olan hastalarla çalıştı. 2004-2010 yılları arasında özel bir hastanede psikoterapist olarak çalıştı. Terapi yaptığı alanlar çoğunlukla; depresyon, doğum sonrası depresyonu, evlilik ve ilişki sorunları, çocuklarda dikkat eksikliği hiperaktivite, özgün öğrenme güçlüğü, çocuk ve ergenlerdeki davranış bozuklukları idi. 2010 Haziran ayı itibari ile, Mini Kulüp Çocukevi’ni devir aldı.
![]() |
Yoga, insanın beden, ruh ve zihninin bazı teknikler yoluyla bütünleşmesi ile “içindeki özle iletişime geçmesi, evrensel ruh ile birleşmesi” ni ifade eder.Yoganın amacı, kişinin bedensel, zihinsel ve ruhsal durumunu dengede tutmaktır. Yoga bir yaşam bilimi ve insanın kendi gücüne inanmasını gerektiren bir benliği geliştirme tekniğidir. Bu sayede denge kurulur. |
“YOGA sağlıklı yaşamanın yolnu gösterir. Sağlık servettir, huzur ise mutluluk”.
Çocuk yogası ise, klasik yoga duruşlarının çocuklar için uygun standartlara dönüştürülerek uygulandığı, eğlence, disiplin, kendine güven ve sorumluluk duygusu ile birleştiği, bireysel ve eşli egzersizlerden oluşan hareketler bütünüdür. Erken yaşta yogaya başlamak çocuklarımızınn hayata daha iyi bir başlangıç yapmasını sağlar. Günümüzdeki yaşamın hızı, çocuklarımızın hiperaktivite ve konsantrasyon eksikliği gibi önemli sorunlar yaşamasına sebep oluyor. Bu sorunları yaşayan çocukların da topluma uyumu gün geçtikçe zorlaşıyor.
Yoga ile bu sorunları hafifletmek, onlara yaşam boyu gerçek mutluluğu tattıracak dengeleri kazandıran yolları öğretmek mümkün. Yoga, erişkinler için yoğun felsefi öğretiler içermesine karşılık çocuklar için çok eğlenceli bir aktiviteye dönüştürülebiliyor.
Yoganın insan psikolojisine faydalarına bir göz atarsak,
- Neşeli olmayı sağladığı,
- Kendine güven ve cesaret sağladığı,
- Çevre ile olumlu iletişim becerileri sağladığı,
- Kendini ifade yeteneğini cesaretle sergilemeyi sağladığı,
- Güçlü bir kişilik yapısına erişmeyi sağladığı,
- Yaratıcı bir hayal gücü ve olumlu görüş yeteneği sağladığını görmekteyiz.
Bundan yola çıkarak yoganın çocuk psikolojisine faydalarını da şöyle sıralayabiliriz :
- Kaliteli dinleme ve öğrenme,
- Dikkat süresinde artış,
- Problem çözme becerisi,
- Güçlü ifade yeteneği ve iletişim becerisi,
- Yaratıcılık, güçlü bir hayal gücü,
- Kaliteli ve efektif gece uykuları,
- Hareketlilikte azalma,
- İç motivasyon sağlamada başarı,
- Özgüven gelişiminde yükseliş,
- Psikomotor gelişim düzeyinde artış
Eğer ailede çok televizyon seyrediliyorsa, çocukları seyretmeme konusunda ikna etmek zordur. Çocuklarda aşırı televizyon seyretmenin getirdiği olumsuzluk çocukların’sosyal ilişkileri’ nde gözlenmektedir.
Kontrolsüz bir şekilde ve şiddet içeren programların seyredilmesi çocukların gelişimini olumsuz etkilemektedir.
Çocukların sürekli olarak izlediği programları tespit etmeli ve en az birini birlikte seyretmeli, bu sayede çocuğunuzun ilgi alanları ve onun davranışlarına yön veren programlar hakkında bazı ipuçları elde etmelisiniz.
Çocuğunuzun yaşına ve ihtiyaçlarına uygun programlar seçmesine yardımcı olmalı, (belgeseller, eğitici çocuk programları, bilgi yarışmaları, nitelikli filmler..) onu seyretmemesi gerekenden korumalısınız.
Aşırı şiddet ve cinsellik içeren programları izlemelerine engel olmalı ve bu gibi programların kendisine getirebileceği zararları ona açıklamalısınız.
Çocuğunuzun televizyon karşısında geçireceği zamanı belli bir limitle sınırlandırmalı ve bu süreye kesinlikle uymasını sağlamalıyız.
Çocuğunuzu spor yapma, müzik dinleme, kitap okuma gibi çeşitli etkinliklere yönlendirmeliyiz.
Bilgisayar Bağımlılığı
7-12 yaş çocukların %75’lik kısmı bilgisayarı sadece bir oyun aracı olarak görmektedir.
Çocukların oynadığı oyun türlerine şöyle bir baktığımızda, en çok oynanan oyunların öldürmeye ve yok etmeye dayanan şiddet içerikli oyunlar olduğunu görebiliriz.
Bu yüzden çocukların saatlerini harcadığı oyunların içeriğini incelemeli ve kontrol altına almalısınız.
Sonuç olarak; çocuğunuzla hem televizyon hem de bilgisayarın bağımlılık yaratan özellikleri konusunda konuşmalısınız ki sizin neden endişelendiğinizi ve onların kullanımını neden kısıtlamak istediğinizi bilsinler.
Televizyon ve Bilgisayar bağımlılığı esnasında öğrenilen şiddete karşı da aileler şunları yapabilirler:
- Çocuğunuzun her şeyin farkında olduğunu bilin.
- Çocuğunuzla şiddeti konuşun.
- Onu dinleyin ve duygularını kabul edin.
- Çocuğu aracı olarak kullanmayın.
- Yardım isteyin.
- Çocuğunuzun akran grupları hakkında bilgi edinin.
- Çocuğunuza şiddet kullanmamayı öğretin.
- Çocuğunuza korunmayı öğretin.
Anaokuluna başlama hem aile için hem de çocuk için çok önemli bir ilk adımdır. Aileler bir çok kaygı yaşamaktırlar. Özellikle de anneye fazla bağımlı olan ve evde kural öğretilmemiş, sorumluluk verilmemiş olan çocuklar için anne-babalar daha fazla kaygı duymaktadırlar. Çünkü genellikle bu çocuklar daha fazla uyum problemi yaşamaktadırlar. Çocuklar becerileri gelişmeye başladığı dönemden itibaren kendi ihtiyaçlarını karşılamaları için teşvik edilmelidirler. Ayrıca, yemek, uyku, temizlik vb gibi konularda kurallar öğretilmelidir. Çocuk 2 yaşından itibaren yavaş yavaş nerede nasıl davranması gerektiği konusunda bilgilendirilmelidir. İstenen davranışlarla istenmeyen davranışların farkını öğrenmeye başlamalıdır. Burada tutarlılık önemlidir.
İstenen davranışı karşısında her zaman olumlu bir ilgi alması çocuğu bu şekilde davranmaya isteklendirecektir. İsteklerinin makul ölçülerde karşılanması, bazı isteklerinin karşılanamayacağını bilmesi gerekmektedir. Aksi halde anne-babanın her talebi karşılayan tavrını çocuk girdiği her ortamda bekleyecek ve sonunda hayal kırıklığına uğrayarak yuvaya gitmek istemeyecektir. Öncesinde kural ve sınır öğretilen, sabretmeyi ve beklemeyi öğrenen ve anne ile bağımlılık ilişkisi yerine bağımsızlık özelliğini kazanan bir çocuk yuvaya başlamak konusunda pek bir sorun yaşamayacaktır.
Anne-babanın çocuğun gideceği yuvayı çocuk olmadan seçmeleri ve karar verdikten sonra çocuğu götürmeleri uygundur. Çünkü seçme kararı çocuğa verildiğinde bizim için önemli olmayan kriterler çocuklar için önemli olabilir ve belki de pek uygun olmayan bir yuvayı çocuğumuz istediği için seçmek zorunluluğu oluşabilir. Biz de bunun etkisinde kalabiliriz.
Çocuk için uygun yuvaya karar verdiğimizde çocuğa bundan sonra oyun oynayabileceği, arkadaş edineceği ve yeni bilgiler edineceği bir okula gideceği söylenmelidir ve bir gün sadece ziyarete gidilmelidir. Ziyaret saatinin çocukların eğlenceli bir aktivite saati olması yararlı olabilir. Tüm yuvayı gezdikten ve kendi öğretmenini tanıştırdıktan sonra yuva yetkilisi çocuğa yuva hakkında bilgiler verebilir. İlk gün fazla kalınmadan dönülmelidir. Özellikle 3 yaşındaki çocuklar için çocuk istekli de ilk hafta günde 1-2 saatten fazla yuvada kalmaması uygun olmaktadır. İkinci hafta 3-4 saate çıkarılabilir. Mümkün ise dönem boyunca, değilse hiç değilse 2 ay boyunca çocuğun yarım gün yuvaya devamı daha uygun olmaktadır. Çünkü 3 yaş grubu çocuklar için tüm gün program psikolojik olgunlaşmalarının yetersizliği nedeniyle fazla yoğun gelebilmektedir.
Yeni başladığı dönemde çocuğa fazla soru sormak, yuvayı fazla övmek, ne yediğiyle fazla ilgilenmek, sık sık yuvaya gidip bakmak çocuğun uyumunu bozabilmektedir. Çocukla ilgili bilgileri çocuğunuz yanınızda değilken yuva yetkilisinden almalısınız. Çocuğu sorularla bunaltmak yerine kendi anlattığı bir şey olursa onu dinleyip, ne kadar takdir ettiğinizi ve okula başladığı için onunla ne kadar gurur duyduğunuzu belirtebilirsiniz.
Her şey yolunda gidiyor görünürken bile bir gün birden bire çocuğunuz yuvaya artık gitmek istemediğin belirtebilir. Paniğe kapılmadan sıkıntısının ne olduğun anlamaya çalışmalısınız. Çünkü çocukların yuvaya gitmek istememeleri genellikle yuva ile ilgili bir sorun olmamaktadır. Bazen yeni bir kardeşin geliyor olması, bazen anne ile ilgili sıkıntılar, bazen evde olan bir huzursuzluk gibi bir çok neden çocuğun yuvaya gitmek istemediğin belirtmesine neden olabilmektedir. Bu durumda yuvadaki uzmanlarla görüşüp onlardan yardım almalısınız.
Anne Babalar Anaokuluna Gitmeyen Çocuğa Nasıl Davranmalıdır?
3 yaşından itibaren her çocuğun anaokuluna gitmesi önerilmektedir. Ülkemizde bir çok devlet okulunun anasınıfı mevcuttur ve her geçen gün de yaygınlaşmaktadır. Ancak çevresinde anaokulu bulunmayan ailelerin okul öncesi döneme ait çocuk yayınlarını takip etmelerinde yarar vardır. Anaokulları için üretilen ünite dergileri veya kavram öğreten ve bir çok beceriyi geliştiren bir çok yayın mevcuttur. Bunları takip edip günlük bir program dahilinde çocukların masa başında çalışmaya alıştırılmaları, el becerilerinin geliştirilmesi ve mümkün olduğunca yaşıtlarıyla bir arada oyun oynama olanağı sağlanması gerekmektedir.
Ayrıca çocuk eğitimi ve gelişimi konusunda anne-babalar için hazırlanmış yayınların okunması, anne-babalara çocuğun eğitimi sırasında ortaya çıkabilecek olası problemlerle baş etme becerisi kazandıracaktır. Okumak, öğrenmek, çalışmak konusunda anne-babanın çocuğa örnek olması ve çocukta öğrenme isteği uyandırması önemlidir. Ülkemizde bir çok çocuk eline kalemi ilkokula başladığı gün almaktadır. Çocukların öğrenebilmeleri ve beceri geliştirebilmeleri için onlara fırsat verilmesi, teşvik edilmesi ve örnek olunmasının önemi unutulmamalıdır. Çocukların çok küçük yaşlarından itibaren onların becerilerini geliştirecek oyun malzemelerinin alınması-sağlanması önemlidir. Anne-babaların çocukların gelişim dönemlerindeki zihinsel ihtiyaçları konusunda bilgilenmeleri ve bu konuda bol bol okumaları gerekmektedir. Ancak bu yolla çocukları için en uygun oyun malzemesini bulabilirler ve onları kendi ilgileri ve becerileri doğrultusunda eğitebilirler.